2.46

2.1K 154 6
                                    


Brandon'ın hala birlikte biraralar kaldığımız evde kaldığını düşünüyordum ancak o yolu tarih etmeye başladığında bunan tamamen ümidim kesilmişti. Artık parkı ve nehri muhteşem manzarasıyla salona taşıyan yedi katlı apartmanın en üst katında yaşıyordu.

Arabayı yolun kenarındaki park yerine Brandon'dan daha insancıl halde park edip arabadan indim. Taksi arayışı işinde etrafıma bakınırken "Bende kal," dedi.

Ona döndüğümde kollarını arabanın üzerinde birleştirip çenesini kollarına yaslamıştı. Arabasının anahtarına baktım ve iç geçirdi "Biliyorsun, içtin," dedim. Onun yanında olmak dünyadaki birçok şeyle takas edebileceğim bir şeydi.

"O kadar fazla içmedim, senin denetimindeydim," dedi.

"Brandon,"

"Sarhoş olmama izin vermedin, Andrea. Gel işte, ne olacak sanki?" diye mırıldandı.

Ona arabasının anahtarını uzattım "Brandon, gerçekten olmaz," dedim.

"Peki o halde, seni bırakmam gerekecek," diyerek anahtarı aldı.

"İçkilisin, hayatta olmaz," diye itiraz ettim

Gülümsedi "O halde ben de senin taksiyle gitmene izin vermiyorum," dedi ve tek kaşını iğneleyici tavrıyla havaya kaldırırken "Ya ben götürürüm ya da benim evimde kalırsın," diye bastırdı.

Omuzlarımı düşürdüm "Kıyafetim yok," dedim.

"Tişörtlerimden birini kullanabilirsin," dedi. O an çantamda koskocaman bir ped paketi ve yedek külot taşıdığım için gelmiş geçmiş bütün titizliğime dua ettim.

Başımı salladım "Tamam," dedim ve saçlarımı savurarak iki arabanın arasından kaldırıma çıktım "İstesen bile bir şey yapamazsın zaten," derken genişçe sırıttım.

Apartmanın giriş kapısına doğru yürürken "Ne demek o?" diye sordu alayla.

Sırıttım.

Merdivenleri tırmanırken "Oldukça eski bir yapı olduğundan asansör yok," dedi.

"Sorun yok," dedim ancak kasıklarım buna isyan etti. Bütün gün çalışmıştık, stüdyoda atıştırdığım kurabiyeler dışında mideme girmemişti. En azından ağrımı bastıracak ağrı kesici ya da kafein almamıştım. Kasıklarım tüm günün yorgunluğunu atmak istercesine tam uyku saatimde alarmını çalmaya başlamıştı. Eve girer girmez tuvalete girip angaryadan kurtulmam gerekiyordu.

Yedi katı –yani yetmiş yedi basamağı- çıktığımızda Brandon hiç yorulmuş gibi görünmüyordu ancak ben tamamen bitmiştim. Ben de onun kadar spor yapsaydım eminim dinç olarak merdivenleri tırmanmış olurdum ancak ne yazık ki sporla pek fazla ilgim yoktu. O anahtarını ararken sırtımı duvara yaslayıp ellerimi dizlerime dayadım. Brandon bana göz ucuyla bakarak erkeksi kıkırtısıyla güldü.

Eğer arabadan sevişerek inseydik muhtemelen daha ikinci katta infilak etmiş olurduk, demek için ağzımı açmıştım ancak bunun fazla yersiz olduğunu bildiğimden çenemi kapalı tuttum. Brandon kapıyı açıp geçmem için kenara çekildi.

"Lavabo ne tarafta?" diye sordum.

Kapıyı ayağıyla kapatırken "Koridorun sağında ikinci kapı," dedi.

Çantamla tuvaletin yolunu tuttuğum için muhtemelen Brandon'ın maharetimden bizzat haberi vardı. İçeri girdim ve dakikalar içinde işimi halledip lavabodan çıktım. Çantamın içinden telefonumu ve powerbank'ını alıp salona geçtim.

Sana Ait | Vincent Serisi 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin