2.45

2.5K 175 6
                                    


Brandon...

               Brandon...

                                        Brandon.

Ne düşünmem, ne yapmam gerektiği hakkında zerre fikrim yoktu. Sabaha karşı kavga edip ayrılmıştık. Ertesi gün havale mesajıyla onun yanına gitmiş, sonrasında hararetle konuşmaya dalmama rağmen uslu uslu konuşmayı sonlandırıp onun buyruklarını kabul etmiştim. Onun evinde kalsam bile onun parasına dokunmamaya kararlıydım. Paradise ile seçtiğim eve doğru ilerlerken bankayı aramış ve yatırdığı parayı ayrı bir hesaba aktarmıştım.

Ev şirkete yakındı. Hatta dört nehrin karşı taradında, köprünün bir kilometre kadar ötesindeydi. Şehrin biraz dışında kalsa da kafa dinlemelikti ve nehre bakıyordu.

Eşyalarla döşenmiş salonu gördüğümde direkt kendimi boydan boya duvarı kaplayan, kareler halinde bölünmüş camın önünde kitap okurken hayal ettim. Dışarıda kar yağıyordu ve ben dizlerime örttüğüm sıcak battaniyemle sıcak çikolatamı yudumlayarak dışarıyı izliyordum. Brandon pijamalarıyla koltuğun üzerinde, bacaklarını sehpaya uzatmış bilgisayarında ilgileniyordu. Tabi bunlar sadece hayaleden ibaretti bunlar. Önümde iki haftadan az süre kalmıştı ve bu iki haftanın sonunda burada kalmaya devam edebileceğimden umutlu değildim.

"Çok güzel," dedim pencereye doğru ilerlerken.

Paradise "Katılıyorum," diye yanıtladı.

Daire genel anlamda sade döşenmişti. Camın kenarında iki modern çizgileri olan beyaz koltuk, sehpanın karşılıklı iki tarafında keskin hatlı iki tane sert kesimli süet koltuk vardı. Ortada büyük cam sehpa ve onun altında fazlaca yumuşak görünen beyaz halı vardı. Beyaz, üzeri gri damarlı mermer zemin evin her yerine yayılıyordu. Amerikan mutfak salonun birkaç basamak üzerindeydi. Mutfak ile salon arasında beyaz dört kişilik masa vardı. Mutfak ilk bakışta büyük görünüyordu. Kare şeklinde ortadaki davlumbazın olduğu tezgahın etrafını sarmıştı.

Yatak odası ile salon labirenti andıran duvarlarla mahremiyet kazanmıştı. Oda salonda olduğu gibi boydan boya kaplı pencere ve iki yanından sarkan beyaz perdelerle güzelleştirilmişti. Ortada beyaz örtülü battal boy yatak vardı. Banyo ve giyinme odaları buzlu camla ayrılmıştı.

Banyoya doğru ilerlerken telefonumun sesiyle duraksadım. Arka cebimden çıkarıp ekrana baktığımda Ted arıyordu. Çabucak açıp kulağıma götürdüm.

"Uyanmadan arabamın geleceğini sanıyordum," dedi alayla ve biraz da ciddiyetle.

"Kusura bakma, hemen geliyorum," dedim.

"Bir buçuk saate dışarı çıkacağım, şu grupla ilgili. Benimle gelmek ister misin?" diye sordu.

"Aslında iyi olur, çabuk gelmeye çalışacağım,"

"Görüşürüz o halde," dedi ve telefonu kapattık.

Telefonumu çantama atarken yatak odasından çıktım. Paradise bir dirseğini mutfağın mermer tezgahına yaslamış saçlarıyla oynarken bir yandan da telefonla konuşuyordu. Beni gördüğünde konuşmasını toparladı ve dönüş yapacağını söyleyerek telefonu kapattı.

"Çıkıyor muyuz?" diye sordu siyah, küçük kol çantasını tezgahın üzerinden alırken.

"Evet, Ted aradı, arabasını geri vermem gerekiyor," dedim.

Çantasından anahtar kopyalarını çıkararak bana uzattı "Hepsi burada, şirkette herhangi bir kopya yok," dedi.

"Teşekkür ederim," diyerek elinden anahtarları aldım.

Sana Ait | Vincent Serisi 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin