2.6

2.1K 147 9
                                    

"Andrea, öğleden sonrası için Eva Axwell'e bir randevu sıkıştırır mısın?"

Donuk bakışlarımı Paradise'a çevirirken "Peki," diye mırıldandım. İsim tanıdık geliyordu. Evet, Septembre'ın annesiydi. Brandon'ın psikologu. Kart metresi.

"En az iki saatlik bir boşluk olsun," diye de ekledi. İki saatlikmiş-miş! Öğleden sonraki iki toplantı arasındaki bir saatlik boşluğa sıkıştırdım . Ben kötü birisi değilim ama elimden geliyorsa bir hainlik yaparım.

Öğlen arasında bir şeyler yemek için Paradise ile birlikte aynı sokaktaki bir kafeye gittik. Orada Paradise arkadaşıyla karşılaşınca ben de üçüncü kişi olarak yemeğimi yeyip usulca kalktım. Yanımdaki tek kitap Alaska'nın Peşinde olduğundan öğlen arası tekrar okuyacak, en azından Brandon'ın sevdiğini düşündüğüm kısımları sevme umuduyla yeniden okuyabilirdim. Alaska'nın Peşinde benim en sevdiğim kitap olamazdı, o sevdiği için seviyordum.

Oyalanarak merdivenleri çıkarken gözüme bir tablo ilişti, çok dikkatli birisi değildim bu yüzden ancak ikinci günün öğleninde fark edebiliyordum. Bple Vincent'in, yani babasının, büyük bir yağlı boya tablosuydu. Yeşil gözlü, bronz saçlı, keskin yüz hatlarına sahip karizmatik bir adamdı. Brandon tıpkı babasına benziyordu. En az onun kadar güçlü, soğukkanlı ve çekici.

"Ah, Andrea," adımı telaffuz eden sese doğru döndüğümde dün mutfakta tanıştığım Rylan ile karşılaştım. Ben hafifçe tebessüm ederken "Andrea'ydı, değil mi?" diye sordu.

"Evet," dedim ve altını çizercesine başımı aşağı yukarı iki kez salladım.

"Harika, Bay Bple'ın asistanlarındansın?" diye sordu. İç geçirmek istedim, dün tanışmıştık.

Sabırla, gülümsememi bozmadan "Evet," dedim.

"Beni izle," diyerek başka bir koridora yöneldi. yöneldi. Kaşlarımı çatsam da onu takip ettim kapısında "Muhasebe Müdürü Rylan Kroes" yazan odaya, yani odasına girdi. Masanın üzerindeki kağıtları toparladı ve bir dosyanın arasına sıkıştırdı.

Dosyayı bana uzatırken "Bunları acil olarak Bay Bple ilet, benim neden getirmediğimi sorarsa da toplantıya gireceğimi söyle," dedi.

Dosyayı aldım "Tamam, geldiğinde kendisine bizzat iletirim" diyerek dosyayı aldım.

"Şirkette değil mi?"

"Hayır,"

"O zaman masasına koy, azar işitmek istemiyorum. Hadi!" diyerek aceleci tavırlarla beni kovarcasına odasından çıkardı.

Şirkette işler hep böyle midir? Aceleci, düzenli ve sıkıcı. Tamam, kafeteryada ve mutfakta şakalaşanları gördüm ama nedense o kahkahalar bana fazla abartı geldi. Sanki birilerini bir şeylere inandırmak istiyor gibiydi.

Üst kata çıktığımda masada kimse yoktu, bunun anlamı Brandon'ın odasının boş olduğuydu. Ağır adımlarla dosyanın üzerinde anlamını bilmediğim "Plaza" diliyle yazılmış kelimeleri takip ederken Brandon'ın odasına girdim. İçeriye birkaç adım atmıştım ki hareketlilikle gözlerimi kaldırdım ve onları gördüm.

Onları.

Bacaklarım titrerken kulaklarım uğulduyordu, o kadın... Onun yüzünü sadece bir kez görmeme rağmen çok net hatırlıyordum. Eva Revolve-Axwell.

Yüzüme öylesine sert bir tiksinti ifadesi yerleşmişti ki umutlu kalan büyün hücrelerim bu ifadeyi protesto etti. Midem taklalar üzerine takla atarken bir adım geri çekildim. Onlar toparlanmaya çalışırken parmaklarımın arasındaki tüy kadar hafif dosya tonlarca kiloluk ağırlığa dönüşmüştü. Brandon bana bağırdığında ne dediğini anlayamamıştım.

Sana Ait | Vincent Serisi 2Where stories live. Discover now