2.17

2.4K 178 6
                                    

Ben sessizliğimi korudukça Joseph'in huzursuzluğu artıyordu. Çatılan kaşları iyice derinleşti, yüzü buruştu. İçimdeki huzursuzluğun dalgaları onun kayalarına çarpıyordu. Boğazımı temizledim.

"Bir sorun mu var? Sana askıntılık mı ediyor?" diye sordu.

Başımı iki yana salladım.

"Ne, Andrea?" diye sordu sabırsız bir şekilde.

Sertçe parmağımdan işaret parmağıma kadar dönüp duran ritmi dört kez tekrarladıktan sonra "Öldü," dedim.

Bir süre yüzüme baktıktan sonra "Bu mu?" diye sordu "Bunun için mi üzülüyorsun?"

"Onu..." dişlerimi sımsıkı birbirine bastırdım. Kalbim fütursuzca göğüs kafesimi hırpalıyordu "Lütfen, bunlar aramızda kalsın."

"Aramızda,"

"Söz ver,"

"Söz veriyorum, Andrea. Eğer sana ihanet edersem cehennemin en harlı ateşinde yanayım," dedi ve çarpık gülümsemesini melankolik bir tavırla yüzüne yerleştirdi.

"Onu Brandon öldürdü," dedim bir çırpıda.

"Brandon?"

Başımı aşağı yukarı salladım. Kalbim hızını kesmek yerine daha da hızlanıyordu. Şok ifadesi yerleşmiş yüzü ağır ağır değişirken alt dudağımı dişlerimin arasına çektim. Arabayı kenara çekti.

Birkaç kez ağzını bir şey söylemek için açtı ve hemen sonrasında kapattı. Parmaklarını direksiyona belli bir ritimle teker teker vururken iç geçirdi ve arkasına yasladı. Sakinleştiğini hissettikçe nefes alışverişim ve kalbimin ritmi düşüyordu. Nefesimi dışarı üflerken gevşemiş bedenimi kapıya yasladım.

"Katille nasıl aynı evi paylaşırsın, evi geçtim nasıl onunla aynı yatağa girersin. Adam öldürmüş, adam." diye bağırdığında yerimden sıçradım.

Kalbim yeniden hızlanırken "Bağırma. Micah'ı öldürdükten sonra onunla olmaya devam etmedim. Kaliforniya'ya gittim. Zaten sonra olanları biliyorsun." dedim aynı hararetli tonla.

"Sonra da geri geldin, ha?"

"Evet,"

"Aptalsın,"

"Hafızasını kaybetmiş, Joseph."

"O katil, Andrea."

"Değil."

"İnkar mi edeceksin?"

"Hayır. Onu gördüm. Micah'ı. Biraz önce."

Ellerini havaya kaldırarak "Aah! Dur, dur! Bir kara ver. Öldü mü? Ölmedi mi?" diye sordu.

"Ölmesi gerekiyordu," dediğimde yüzünde ayıplar bir ifade belirdi "Yani..." üfleyerek nefesimi dışarı verdim "Karşımda vurdu. Tam olarak neresinden vurduğunu görmedim ama Brandon'un onu yaralayıp orada bırakacak bir hali yoktu. Ölmüştü."

"Takıldığın nokta nedir?"

Utançla gözlerimi ondan çekip yola çevirdim. Takıldığım noktayı söylemeye dilim varmıyordu. Ben ne zamandan beri böylesine zalimleşmiştim? Bunu isteyecek kadar nasıl nazimleşmiştim? Brandon'ın ölümünden sonra değiştiğimi biliyordum ancak bunu isteyecek kadar değişmek, bana fazla geliyordu.

"Anladım," diyerek arabayı tekrar akan trafiğe karıştırdı.

Kırmızı ışıkta duruduğumuzda telefonum cebimde titrmeye başladı. Uzanıp ekrana baktığımda Brandon'ın aradığını gördüm. Gökyüzü kızıla çalıyordu, muhtemelen evdeydi. Telefonu kapatıp cebime attım. Tekrar aramadı. Arabanın koltuğunu düzeltip başımı geri yasladım ve kırmızı ışığın sarıya, sonra da yeşile dönüşünü izledim.

Sana Ait | Vincent Serisi 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin