2.12

2.2K 175 12
                                    

Karnımın üstündeki Chelsea'nın tüylerini okşarken hoş hırıltılar çıkarmayı kesmiş, uyumuştu. Sessizlik, Chelsea'nın kovduğu fareleri tekrar beynimin içinde bırakmış, sinsi sinsi sırıtıyordu. İç geçirerek gözlerimi çiseleyerek yağan yağmura çevirdim, cama çarparken zar zor duyulabilecek sesler çıkarıyor ve aşağı doğru süzülüyordu.

Septembre ile Brandon o evde mi kalıyordu?

"Ted,"diye sordum evin içindeki sessizliği bozarak. Ted tabletinde bir şeylerle uğraşıyorken kulaklığı çıkarıp bana döndü. "Brandon, Septembre ile nerede kalıyor?" diye sordum.

"Clifton'dakinde" dedi. O ev Heworth'daydı.

"Diğerine ne oldu?" diye sordum bu kez.

Omuz silkti "Bilmiyorum," dedi

"Beni o eve götürür müsün? Bu gece,"

Kaşları çatıldı "Götürürüm elbette ama bu acelen ne?"

"Sadece istiyorum işte," dedim. Bir süre baktı ve gözlerini kırpıştırdı.

"Daha açıklayıcı olsaydın, daha güzel olurdu sanki." diye homurdanarak doğruldu. "Gidelim o zaman,"

Ted'in hala araba kullanmaya izni olmadığı için ben sürücü koltuğuna geçtim. Ted ağır bir küfür homurdanarak kapıyı sertçe kapattı "O piç bulunursam geberene kadar döveceğim," dedi, uçak kazasına neden olan adamı kastettiği için yorum yapmadım ve arabayı park yerinden çıkardım. Yorum yapmadım çünkü bulursam aynı şeyi bende yapacaktım. Muhtemelen Brandon da.

O evin ne gibi bir yararı olacağını bilmiyordum, sadece hissediyordum. Sağ tarafımda, Brandon'ın kalbini kalbimin yanına yerleştirerek doldurduğu boşlukta, böyle bir his yatıyordu. O ev Brandon'ı ve beni biz yapmıştı şimdi tekrar aynısı olacaktı. Bunu hissedebiliyordum.

Yağmurun arabanın dışını döverken çıkardığı seyrek seslere yeni bir şeyler katmak adına radyoyu açtım ve klasik müzik çalan bir kanalda durdum. Başka ne iyi gelebilirdi ki? Ellerimi direksiyona sımsıkı yapıştırıp olası bir kazaya neden olmamak adına dikkatli davranıyordum.

Ted normalden daha sessizdi, göz ucuyla ona baktığımda yayvan oturuşunu bozmamış, dirseğini kapıya yaslamış ve tırnağını kemiriyordu. Beynimin içinde, tam merkeze yerleştirilmiş gonga gürültüyle vuruldu.

"İyi misin?" diye sordum gözlerimi yoldan almadan.

Başını onaylar anlamda sallarken "İyiyim," dedi. Lafı dolandırarak ona ulaşmak var, bu onun kırılmasını ertelerdi. Direkt olarak söylemek vardı, sadece yaralayarak.

"Ted, boşuna moralini bozuyorsun," dedim. Alayla güldü " Daha kötü olabilirdin, şimdi tedavi görüyorsun ve iyileşeceksin."

"Bir işe yarayacağını mı sanıyorsun? Tessa'nın bana bakışlarını görmeliydi, Andrea. Ben. Ben ya ben? Defalarca kullandığım arabayı yeni yetme gibi ani kalkışlar ve duruşlarla kullandım, kırmızı ışıkta az kalsın önümdeki arabaya çarpıyordum. İyileşene kadar da Tessa'nın zavallı dercesine bakan gözlerini unutamayacağım. Hatta ölene kadar..."

"Bu onun sorunu. Sen büyük bir kazadan sağ salim kurtuldun,"

"Andrea, lütfen sadece yola odaklan. Bir kaza daha geçirip bu kez ölmek istemiyorum." dedi. Gözlerimi üzerine dikip kaşlarımı çatarak bakmak istesem de sustum ve dediğini yaptım.

Evin önüne geldiğimizde arabayı demir kapının birkaç metre ötesinde yarısı evin arazisi içinde, yarısı dışında olan büyük ağacın altına park ettim. Yağmur dinmişti, arabanın kapısını açtığımda gecenin ve toprağın kokusu tenimi yalayınca titredim ve kapüşonumun kollarını parmak uçlarıma kadar çekip önümde birleştirdim

Sana Ait | Vincent Serisi 2Where stories live. Discover now