2.41

2.5K 165 56
                                    

Kafeye kadar yürümek beni yormuştu. Yolun bu kadar uzun olduğunu tamamen unutmuştum. Yine de hava Kaliforniya'da olduğu kadar sıcak değildi, bu benim açımdan bir artıydı çünkü güneş koruyucumu sürmeyi birkaç gündür atlıyor, kendim silahsız savaş meydanına atıyordum.

Kafenin ön bahçesinden içeri girdiğimde tanıdık birkaç garson göze çarptı. Ön bahçeye kısa bir göz attım ancak burada tanıdım kimseyi göremedim. İçeride de hiçkimse yoktu. Mesajlara son bir kez baktığımda Joseph ve Bella'nın ayrı ayrı kafeye geldiklerini biliyordum. April bir sürpriz ile geleceğini söylemişti

Arka bahçeye çıktığımda söğüt ağacının altında oturan Joseph ve Bella'yı gördüm. Ayrı ayrı mesaj atmalarından hala aralarının bozuk olduğunu az buçuk tahmin edebiliyordum ancak aynı masada oturup birbirlerinin suratına bakmadan telefonla ilgileniyor olmaları bunun altını çizer gibiydi. Oturmak için sandalyeyi çekene kadar beni fark etmediler.

"Andrea," diye sevinçe yerinden kalktı Bella. Her zaman olduğu gibi neşesi ve keyfi yerinde görünüyordu. Masanın üzerinden ona doğru eğilerek birbirimize sıkıca sarıldık. "Nasılsın?" diye sordu.

Genişçe gülümseyerek "İyiyim," dedi ve Joseph'e dönüp kollarımı boynuna sardım "Nasılsın?" diye sordum.

"İyi işte, her zamanki gibi," dedi. Aynı anda masaya otururken Bella'nın gözleri parlıyordu.

"Ee," dedi sırtını dikleştirirken "Uzun zamandır ortalıkta yoksun, Brandon ile kaçamak mı yaptın?" diye sordu Bella.

April'a geldiğime dair mesaj atarken "Ne tatil ne tatil," diye homurdandım. Mesajım April'a ulaşır ulaşmaz çabucak o da kafeye girdiğine dair mesaj attı.

"Ne oldu ki?" diye sordu Joseph.

"Atıştık biraz," dedim.

Bella "Ne gibi bir atışma? Benimle Joseph gibi mi yoksa Joseph ile sevgilisi gibi mi?" diye sorduğunda Joseph ona alaycı bir yüz ifadesiyle karşılık verdi.

"Bir işe de beni karıştırmasan şaşıracağım," diye homurdandı.

Bella yetmişlerden kalma film yıldızı gibi dudaklarını büzerek "Ah, ne yaparsınız beyfendi. Doğanın kanunu," dedi ve kirpiklerini kırpıştırdı. Joseph onaylamayan bakışlarla başını iki yana sallarken bıyık altından gülüyordu.

"Hala direniyor musunuz?" diye sordum.

Joseph "İkimiz de vazgeçtik," dedi

"Aynen," diyerek Bella onayladı.

Başımı aşağı yukarı sallarken "Hı-hı," diye mırıldandım.

Bella kokusundan zencefilli olduğunu anladığım buzlu gazozunu yudumlarken gözleri kocaman açıldı ve pipetin ucunda milyonlarca baloncuk yükselirken "Effy de gelmiş," dedi. Joseph ile arkamızı döndüğümüzde April, Effy ve tanımadığım bir başka sarışın kız bize doğru adımlıyordu. Ayağa kalktığımda Effy saçlarını rüzgarla hiçbir zaman beceremeyeceğim kadar havalı havalı savururken kollarını açtı.

"Effy," dedim kollarımı boynuna dolarken. Her zamanki gibi pahalı Victoria Secret ve sigara kokuyordu.

"Andrea, özlettin kendini," dedi ve kollarını sımsıkı sardı. Joseph ile arkadaşlığımız ne kadar eskiye dayanırsa dayansın Effy ile olan samimiyetimi paylaşamıyordum. Effy'nin yeri bir şekilde ayrıydı. Aramadığımda aramama şikayet etmez, görüşmediğimizde görüşelim diye asla bastırmazdı ancak birlikte olduğumuzda oradan oraya çekerdi.

Geri çekildiğimde koyu saçlarıyla uyum sağlayan bronz tenine baktım "Çok iyi görünüyorsun," dedim.

"O güneşin altında boşuna yolunmuş tavuk gibi yatmadım," dedi ve Joseph'e sarıldı. Hemen arkasından masanın etrafında dolanıp Bella'ya sarılırken April ile sarıldım. Sarışının gözleri beni takip ediyordu. Ona gülümsedim.

Sana Ait | Vincent Serisi 2Where stories live. Discover now