2.35

2.6K 183 19
                                    


Gerçekten bahsettiğim kadar yorgun olmalıydım. Öyle ki daha havaalanından uzaklaşan uçakların sesi kesilmeden kendimi derin ve tatlı uykunun kollarında buldum. Uyandığımda Brandon bir kolunu arabanın kaputuna yaslamış taşınan kolileri izliyordu. Kollarımı esnettim ve arabadan indim.

"Günaydın," dedi.

Parmağımdan düşen yüzüğü yerine iterken "Ne zamandan beri uyuyorum?" diye sordum.

"Bir saat, belki de daha az," Başımı aşağı yukarı sallarken tekrar parmağımdan düşen yüzüğü geri ittim. Bunu fark ettiğinde "İstersen biraz darattıralım?" diye sordu.

Başımı iki yana salladım. Mermer halimin sırtındaki belirgin kemikler gözümün önüne geldi "Biraz kilo almam gerekiyor, o zaman parmağıma tam oturur," dedim.

Başını aşağı yukarı sallarken "Büyükannen aradı, seni görmek istiyor," dedi.

"Kolilerin taşınma işi bittikten sonra gider miyiz?" diye sordum.

"Olur," dedi.

Arabanın ön tekerinden destek alarak kaputa oturdum ve bacaklarımı Brandon'ın hemen yanından sarkıtıp taşınma işlemi devam eden kolileri izledim. Aramızda bariz solukluk vardı ve bunun sebebi biraz da olsun beni pişman ediyordu. Durduk yere onu terslemiştim.

"Özür dilerim," dedim sallanan ayaklarıma bakarken.

Bana bakmadan "Ne için?" diye sordu.

Omuz silktim "Biraz moralini bozmaya çalıştım ama bana da hak vermelisin, haftalardır yanındayım ve sen ancak oyulmuş mermer parçasını gördüğünde inancının sağlamlaştığını söylüyorsun," diye homurdandım.

Dayandığı arabanın kaputundan doğrularak karşıma geçti ve parmak uçlarıyla çenemi kavrayıp yüzümü kaldırdı "Kendi heykelindi o," dedi.

Nefesimi verirken gözlerimi siyahla çeperlenmiş yemyeşil gözlerinden sakındım "Evet," diye fısıldadım kabul etmekten korka korka.

Güldü ve ellerini kaputun üzerinden kalçalarımın iki yanına koyarak alnını alnıma yasladı "Kıskandın mı?" diye sordu. Sesi keyifliydi.

Geri çekilerek gözlerine dik dik baktım "Hayır, sadece..." devamı yoktu. Evet, kabullenmem gerekiyordu. Havluyu atmam, beyaz bayrak sallamam ve ona benzer bir şeyler yapmam gerekiyordu "Evet," diye homurdandım.

Gülümsemesi iyice genişledi.

"Ama sen de..." cümlemi bitiremeden dudaklarını dudaklarımın üzerine örterek konuşmamı engelledi. Küçük, sade bir öpücüktü.

"Ben bir iş adamıyım," dedi ve zihnimden geçen cümleleri sese döktü "Somut şeylere ihtiyacım var." diye tamamladı cümlesini.

"Öğreniyorum işte," dedim.

"Ben de," dedi ve küçük bir öpücük daha bıraktı dudaklarıma.

Bize doğru yaklaşan mavi tulumlu adama gözlerim kaydığında Brandon yüzüne alışkın olmadığım donuk ifadesini takarak arkasını döndü.

"İşimiz bitti," dedi adam.

"Teşekkürler, gidebilirsiniz," dedi Brandon. Adam başını eğerek arkasını döndü ve diğerlerine işaret verdi. Altı adam iki kamyonete yerleşip gidene kadar Brandon ile orada durup bekledik. Onlar gittikten sonra Brandon arabaların kapılarını kilitledi ve belimden tutarak beni kaputun üzerinden indirdi. Birlikte eve doğru yürüdük.

İçeri girdiğimizde "Git bir şeyler ye," dedi.

"Sen?"

"Aşağıda olacağım," dedi ve şakağımı öptü "Hadi, git biraz kilo al," diye bastırdığında güldüm.

Sana Ait | Vincent Serisi 2Where stories live. Discover now