2.34

2.2K 206 18
                                    


Birlikte el çabukluğuyla kahvaltılıkları toparlayıp bulaşıkları yıkadık. Bu halimiz ister istemez bana evli olduğumuzu hissettirdi. Evlilik düşüncesiyle kendini yetiştirmiş kızlardan değilim ancak gerek Kevin'ı kucağıma aldığım zaman olsun gerekse Brandon ile geçirdiğim vakitler olsun bir şekilde kendimi evliliği hayal ederken buluyordum. Çocuklarımı, evimi... Hatta bazen öylesine kendimi kaybediyordum ki düğüne kimlerin katılıp katılamayacağını listelerken buluyordum. Babam kesinlikle katılmayacaktı.

"Rüyalarında ne görüyorsun?" diye sordu Brandon.

Islak ellerimi havluya silerken "Pek fazla rüya görmüyorum bu sıralar, neden soruyorsun?" diye sordum.

"Görüyorsun. Her gece birkaç kez kabuslarla sıçrıyorsun," dediğinde duraksayıp yüzüne baktım.

"Hatılamıyorum," dedim.

"Kevin'ın adını sayıkladın," dedi. Omuzgamdan aşağı tatlı bir titreme hissi yayılırken dudaklarımı ağzımın içine çekerek sımsıkı birbirlerine yapıştırdım.

"Gerçekten hatırlamıyorum, Brandon," dedim.

Uzanıp yanaklarımı avuçlarına aldı "Bana açılabilirsin, Andrea. Hatta istersen bir psikolog ayarlayabilirim," dediğinde tek kaşım havalandı.

"En son psikolog ayarladığında eski metresin çıkmıştı," dedim ve bir şey hatırlar gibi parmağımı havaya kaldırarak ekledim: "Ve eşinin annesiydi."

Güldü "Öyle mi?" dedi ve tezgahla arasına alırken.

Kıkırdadım "Öyle," dedim. Elimdeki bezi tezgahın üzerine atarken ellerini kalçalarımın iki yanından tezgaha dayadı ve dudaklarıyla dudaklarımı örterek beni içine çekti. Parmaklarım yumuşacık saçlarının arasına daldırırken onu kendime daha fazla çektim. Her an kaybetme kokusu vardı. Sanki birkaç dakika sonra uyanacaktım ve onu yanımda bulmayacaktım.

Kalçalarımı tutarak beni nemli tezgahın üzerine kaldırdı. Parmakları kalçalarımdan dizlerime doğru kayarken heyecandan nefes almayı unuttum. Güçlükle soluklanırken göğüslerimi göğüslerine bastırarak dilimi diline dokundurdum. İnledi ve parmaklarını etime gömerek kendini bana bastırdı. Kotunun düğmeleri ve kabarıklığı yumuşak etime batarken ağzımdan küçük bir inleme firar etti. Neyi bekliyorduk? Neden sabrediyorduk? O hazırdı. Ben hazırdım.

"Seni istiyorum," dedim dudaklarından ayrıldığımda.

Kesik bir öpücük verdi. Dudaklarını aralamıştı ki telefonu çalmaya başladı. Yüzündeki ifade katılaşırken elini kotunun arka cebine atıp çalan telefonu çıkardı ve dik dik ekrana bakıp bana uzattı "Abraham," dedi.

Dişlerimi birbirine bastırarak elindeki telefonu alıp ikonu kaydırdım. Brandon bacaklarımın arasından çıkmıştı. O buzdolabına doğru yürürken telefonu açıp kulağıma götürdüm "Büyükbaba," dedim telefonu açar açmaz.

"Andrea? Telefonu neden sen açtın?"

"Telefonum kayboldu, Brandon'ınkini kullanıyorum," derken bipleme sesini duyduğum. Telefonu kulağımdan kaldırıp ana ekrana baktığımda kayıtlı olamayan bir numara arıyordu.

"Bir şey mi oldu?

Nefesimi dışarı üfledim "Hayır sadece durumu sormak için aramıştım," dedim. Brandon buzdolabından su şişesini çıkarıp raftan bir bardak indirdi. Parmağımla telefonu işaret ettim. Boşver, manasında elini salladı.

"Sadece ana salon ve çevresine sıçramış. Yalıtımlı olduğundan hasar az, atlar sağlıklı sadece biraz korkmuşlar," dedi. Brandon raftan indirdiği bardağa soğuk suyu doldurduktan sonra bana doğru kaldırdı. Güldüm.

Sana Ait | Vincent Serisi 2Where stories live. Discover now