2.52

2.5K 173 18
                                    

                  

Hayat denen karmaşık yolu sadece bir kez yürüyoruz. Attığımız her adımda rüzgarlar, fırtınalar atlatıp daha fazlasına göğüs gerebilecek erginliğe ulaşıyoruz. Bir şekilde yaşam denilen çetin yolda önümüzdeki adım ne kadar zor olursa olsun iler gitmeyi başarıyoruz. Yeni geliyor olduğumuz yerde sayıyoruz ancak asla geriye bir adım atıp olanları düzeltemiyor ya da attığımız adımı geri sarıp daha güçlü ileri atılamıyoruz. Şimdi ve sonradan ibaret olan hatta yapabildiğimiz tek şey daima olarak kalmak.

Brandon'ın parmakları çıplak kolumun üzerinde ileri geri hareket ederken gözlerimi yağan yağmurun pencerede bıraktığı izlere dikmiştim. Yağmur yağdığında kitabımı ve kahvemi alıp bir köşede oturup okumaktansa toprağa ve pencereme vurarak çıkardığı o seste uyumayı tercih ederim. Yıl boyunca uyuduğum hiçbir uyku, yağmurla birlikte daldığım uykuyla boy ölçüşemezdi.

Telefonu gürültüyle çalmaya başladığında umursamadı. Kolunu karnımın üzerinden dolayarak beni kendine çekti ve dudaklarını enseme bastırdı "Bu bizim için ilk olmayacak," dedi. Hareket etmeden bir sonraki cümlesini bekledim "Seni el üstünde tutabilirim ama kızgınlığım sen ne dersen de bir türlü dinmeyecek. Bana sabredebilir misin?" diye sordu.

Uzanıp karnımın üzerindeki parmaklarının arasından parmaklarımı geçirdim "Bilmiyorum," dedim başparmağımla tenini okşarken "Sence yapabilir miyim?" diye sordum.

"Hayır," diye fısıldadı boynuma doğru "Yine de seni sadece kendime istiyorum. Yine de..." Yutkundu ve dudaklarını saçlarımın arasında gezdirdi "Yine de sadece sen ol istiyorum, seni bırakmaya niyetim yok," dedi.

"Muhtemelen birbirimizi tüketeceğiz," dedim.

Gülümsemesi tenimin üzerinde gezdi "Ben razıyım," dedi ve dudaklarını tenime bastırdı.

Parmaklarını sımsıkı kavrayarak "Ben de," dedim ve yağmurun tatlı şırıltısı altında gözlerimi kapatıp derin uykuya kendimi bıraktım. Öylesine dingin, tatlı ve yoğunduki uyku ömrümün sonuna kadar uyuyabilirdim.

Rüyamın derinliklerinde yankılanan piyano sesiyle dans ediyordum. Etrafımda, ayaklarımın altında ne vardı hiç bilmiyordum ancak kendimi sıcak ve güvende hissediyordum. Vücudum rüzgarın akıntısına kapılmış kıvrılırken bütün olumlu hisler toplanmış, göğsümün ortasındaki katran karası hissi boğup yerine tatmanın zevk vereceği tohumlar bırakmıştı.

Gözlerimi araladığımda yüzüm camlara dönüktü. Güneş gri bulutların arasından yükselmiş olsa da akşamüzeri gibi ortalık alacalıydı. İç geçirerek sırt üstü döndüm ve piyano melodilerinin vücudumu okşamasına izin verdim. Her bir dokunuş tüm kötü hislerimi mezara döker gibi kıvrılıyor ve yükseliyordu. Yataktan kalkıp elbise dolabındaki askılardan yeşil sabahlığımı indirip üzerime geçirdim.

Yatak odasından salona girdiğimde Brandon'ı camın kenarındaki tek kişilik koltukta otururken buldum. Hayalimdeki gibi olmasa da elinde dumanı tüten kahvesi ve kucağında Chelsea ile gözlerini yağan yağmura dikmiş dünyanın izlenmeye değer tek manzarası gibi görünüyordu.

Kendime kahve doldurmak için mutfağa ilerlerken bakışlarını bana çevirdi. Ona gülümsedim ve dolaptan bir bardak indirip kendime sıcacık kahve doldurdum. Gözleri biran olsun beni terk etmeksizin her hareketimi izliyordu. Yumuşacık halının üzerinden adımlarken dudaklarında kıvrılan gülümsemenin beni sarhoş edip sendelememe sebep olduğunu biliyor muydu? Bilseydi yapar mıydı? Gereksiz sorulardı. Kafamı yormak istemeyeceğim küçük detaylardan biriydi.

Karşısına oturup bacaklarımı kalçalarımın altına topladım ve kucağında mışıl mışıl uyuyan Chelsea ile oluşturdukları güzelim manzaraya baktım "Kedilerden haz etmediğini sanırdım," diye mırıldandım.

Sana Ait | Vincent Serisi 2Where stories live. Discover now