8. İmtihan Bu Ya..

33K 2.3K 660
                                    


Multideki müziğimizi dinliyoruz. Hepinize İyi Okumalar ☺️
~~

"Kara sevda, gözleri bağlı olarak bir uçurumun kıyısında yürümek değil miydi? Birine sevdalanmak, donmuş bir gölde nerede ve ne zaman kırılacağını bilmene imkan olmayan ince buzlar üzerinde yürümek anlamına gelmiyor muydu?"

Nazenin eline kurşun kalemi alıp okuduğu satırın altını çizdi ve tekrar okudu. Okuduğu satırla kendini iç içe bulmuştu sanki. Ne güzel yazmıştı; Zülfü Livaneli. Sevda böyleydi, gözlerinin bağlı olarak uçurumun kıyısına yürümekti. Donmuş bir gölde yürümeye çalışmaktı da aynı zamanda. Sonunda uçurum olduğunu bilmeye rağmen yürümek ve her an ince buzların kırılacağını bilerek adımlarını atmaktı. Sevda, bedeninden ruhunun içine sızdığı zaman kaybolurdu tüm düşünceler. Sevdaya tutulanların hangisi düşünmüştü ki sonunu ? Eğer sonunu düşünselerdi sevda yolunda yürüyebilirler miydi?

Mecnun Leyla'ya olan sevdasının sonucunda nerden bilirdi çöllere düşeceğini ? Ya da kim derdi ki sevdasından yanan Ferhat'ın Şirin'e kavuşmak için dağları deleceğini? Bilemezlerdi, çünkü sevda yolunda yürümeyi seçenler sonunu düşünmezdi. Sonunu düşünseler yürüyemezdi sevda yolunda. Çünkü sevda demek bir nevi delilikti aslında.

Nazenin de kendini gözleri bağlanmış Halit'e doğru yürüyor gibi hissediyordu. Sonunun ne olacağını bilmeden yürüyordu. Nasıl olduğunu anlamamıştı her şey bir anda olmuştu ve sonunda da kalbinde artık Halit vardı. Ne zaman kalbine girmişti bu adam? Hadi Halit kalbine girmişti de, kendisi neden sorgusuz sualsiz Halit'i kabul etmişti kalbine? Hiçbirinin cevabını bulamıyordu Nazenin.

Ama kalbinin eksik kalan tarafının  tamamlanmış gibi hissetmesi neyin nesiydi? Niye bu kadar tam hissediyordu? Peki niye bu kadar tam hissederken korkuyordu?

Halit'i seviyordu. Bunu ilk kez şimdi kendisine itiraf ediyordu. Kollarında ağladığı adamı seviyordu. Pamuk şeker alan adamı seviyordu. Kendisini koruyan adamı seviyordu. Ve aynı zamanda yaralı bir adamı seviyordu. Evet sevdiği adam çok yaralıydı. Bunu anlayabiliyordu Nazenin. Yaralı birini nerde görse tanırdı çünkü.

Korkuyordu hemde delicesine. Hissettiklerinin karşılığı Halitte yoktu biliyordu fakat belki zamanla bir şeyler hisseder diye umut ediyordu. Korktuğu şeyse umutlarının elinde kalmasıydı. Umutlarının elinde kalmaması için çabalayacaktı Nazenin. Sevdiği adamın yarasını kendi elleriyle temizleyecekti canını yakmadan acıtmadan. Sonra o temizlediği yere sevdasının tohumlarını ekip yeşermesini bekleyecekti. Beklerim dedi Nazenin bir ömür yine beklerim.

Halit'in yarasını öğrenmesi gerekiyordu ilk önce. Az çok tahmin ediyordu fakat bilmek istiyordu her şeyi bilmek. Bilmek isterken de korkuyordu. Halit'in hakkında öğrendiklerini yüreğinin taşıyamayacağından korkuyordu. Ama olsun dedi Nazenin. Eğer Halit isterse derdini bile seve seve taşırdı, o dert yüreğine ağır gelse bile...

~~

Nazenin kitabını kapatıp çantasının içine koydu, akşam evinde tekrar okumaya devam edecekti. Daha şimdi böyleyse  kitabın sonuna kadar içindeki neleri dökecekti kim bilir ?

"Günaydın Nazenin abla" diyerek içeri girdi İpek. Montunu düzgünce askıya asıp Nazenin ablasının yanına ilerleyip yanaklarından öptü.

"Nasılsın Nazenin abla"
"İyiyim sarı şeker sen nasılsın. Okul nasıl gidiyor."
"İyiyim. Okulu hiç sorma gitmiyor. Ben üniversiteyi hiç böyle hayal etmemiştim." Karşısında somurtarak cevap veren kıza güldü Nazenin.

"Nasıl hayal etmiştin, İpekçiğim"
"Daha aklı başında kişilerin olduğu, hocaların ders konusunda esnek davrandığı ve ödevlerin olmadığı bir yer olarak hayal etmiştim ama ."
"Aması hayallerin yıkıldı." Nazenin'i aklına kendi üniversite günleri geldi. Ahsenle ne çok eğlenmişlerdi.

NEREDESİN SEN? (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now