26. Küçük Osman (Osman&Yeliz)

30.1K 1.7K 425
                                    

Bölümü sinematm  ithaf ediyorum ❤️ hepinize iyi okumalar
~~

"Kendini toparladığında bizim yanımıza gel evlat, babanla ben sırt sırta 2 yıla yakın beraberdik bunun hatrı için gel."

Osman elindeki küçük kağıda bakarken babasının cenazesinde Refik Amcasının sözlerini hatırladı. Ne anne tarafından ne de baba tarafından kimse yoktu cenazede olsa bile onları görmek dahi istemiyordu Osman. Bu yüzden cenazeye gelmemeleri işine gelmişti. Nasıl bir nefretti hala anlamıyordu. Sırf birbirlerini sevdiler diye iki ailenin de çocuklarına yüz çevirmesini hiç anlamayacaktı. Oysaki bu hayatta sevgiden, sevilmekten daha güzel hiçbir şey yoktu.

Osman'ın zorlu yaşantısı annesi onu doğururken melek olup bu dünyadan ayrıldığında başlamıştı. Anne kokusunu alamadan büyümüştü Osman. Ama hep dinlemişti babasından annesini. Nasıl birbirlerini sevdiklerini, annesini ilk gördüğünde babasının neler hissettiğini resimlere bakarak babasından dinleyerek öğrenmişti iki sevdalı yüreğin çocuğu olmayı. Özlüyordu annesini. Okula ilk başladığında bir elini babası tutmuşken diğer elini de isterdi ki annesi tutsun etrafındaki el ele tutuşmuş anne ve çocuklarına bakınca usulca boşta kalan elini cebine koymuştu Osman. Babasının "annen burada yanımızda olmasa bile seni görüyor oğlum, hep yanında" dediğinden beri en güzel günlerinde, üzüldüğünde, yanında annesinin varlığını aradığında hep bu cümleyi tekrarlıyordu minicik kalbi "senin burada olduğunu hissediyorum anne ve seni çok seviyorum."

Babası ne kadar annesinin yokluğunu hissettirmemeye çabalasada annenin yerini hangi cümle, hangi güzel söz , hangi davranış ya da kim tutabilirdi ki ? Gece yarısı gözlerini açtığında babasının annesinin resimlerine bakarak konuşup gözyaşlarını silmesini izlerken babasının da kendisi gibi annesini özlediğini biliyordu küçük yüreği. İnsan tanımadığı, ses tonunu bilmediği, kokusunu bile içine çekmediği birini bu kadar özleyebilir miydi? Her zor durumunda keşke yanımda olsaydın diyebilir miydi? Eğer yokluğunu çektiği bir anneyse söylerdi de , özlerdi de.

Babası vefat edeli bugün 40 gün olmuştu. Sanki 40 gün gibi değilde 40 saniye gibiydi Osman'a. Acısı hala taze, göz pınarları hala kurumamıştı. Babasının öldüğüne kendisini bırakıp gittiğine inanamıyordu. Birazdan kapı açılıp "hadi evlat kahvaltı yapalım" diyecekmiş gibi gözü arıyordu evin içinde. İnsan sevdiği birinin yokluğuna alışamıyordu yanında olmadığına inanmak bile istemiyordu. Osman kırk gün boyunca hep bunu düşünüyordu "nasıl alışacağım yokluğuna."

Hayatın kendisinden çok şey alıp götürdüğünü kırk gün boyunca daha net anlamıştı. Doğar doğmaz annesini almıştı elinden hayat, anne yokluğuna alış demişti. Sonra babasının kanser olduğunu öğrendiğinde al bakalım yeni sınavın diyerek zorlu günleri başlamıştı. Bir gün olsun isyan etmeyip her zorluğa elinden geldiğince göğüs germeye çalıştı. Yine de babasının bu dünyadan göçüp gitmesinin önünde duramadı Osman. Babasının gözünün önünde eriyip gitmesine izlemekten başka çare bulamadı. En acısı da buydu belki de, elin kolun bağlı sadece izlemek.

Kafasındaki düşüncelerin yanaklarından birer birer aşağı süzüldüğünde fark etti ağladığını. Ağlamak Osman için yemek yemek, su içmek ya da konuşmak kadar olağan bir durumdu. Kimi sevse, hayat birer birer elinden alıyordu. Sevmeye korkar olmuştu kalbi. Artık bu hayatta tek başına olacaktı. Buralardan gidecek ama bu evi satmamaya kararlıydı Osman. Çocukluğu, gençliği, babasıyla güzel günlerinin, kahkahalarının anısı vardı bu evde. Kim bilir belki günün birinde kendi çocuklarıyla anısına da şahitlik ederdi bu ev.

Elindeki adres yazılı kağıda tekrar baktı. Hayat ne garip diye düşündü. Kendi canından kanından olan babasının kardeşleri yüzünü bile görmek istemezken babasının asker arkadaşı yanına çağırıyordu "babanla iki yıl sırt sırta olmamızın hatrına gel" diyordu. Hiç görmemişti oysaki Refik amcasını babasının cenazesine kadar. Babasının gösterdiği askerlik fotoğraflarından, dinlediği askerlik maceralarından biliyordu Refik amcasını. Cenazeden gittikten sonra da birkaç defa aramışlardı hem Refik amcası hem de oğlu Yılmaz.

NEREDESİN SEN? (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin