Bölüm 3 *Oyun*

1.3K 106 26
                                    

Multimedya: Arda, Henry, Clara ve Brendan.

Mina GÜRSOY

Ertesi gün okula gitmek için çok fazla erkenden uyanıp, öncelikle bir duş alıp hazırlanmaya koyuldum. Lacivert bir tayt pantolonun üstüne beyaz salaş bir tişört, tişörtün üstüne ise kot bir gömlek giyip kollarını kıvırmıştım. Siyah bootielerimi giyip makyaj masama geçtim.

Sarı saçlarıma kalın maşayla su dalgası verdim. Makyajıma geldiğimde ise, ten renginde kapatıcı sürüp hafif bronz allık sürdüm, kirpiklerime rimel ve göz pınarlarıma beyaz kalem sürdüm. Dudaklarıma pembe bir parlatıcı sürüp siyah kol çantamı koluma takıp odadan çıktım.

Aşağı inip mutfağa girdiğim de masayı hazırlayan bir çift Duru ve Eva görmüştüm. Seke seke yanlarına gidip, ikisininde yanaklarına öpücük kondurdum. Masaya oturduğum da sırıtıyordum. Neden sırıttığımı bilmesem de sırıtıyordum işte.

"Ne bu mutluluk?" diye sordu Duru.

"Hiiiç." dedim. "Sağ tarafımdan kalkmış olabilirim."

"Aşk tarafından kalkmış olabilir." diyerek mutfağa girdi Eylül. "Dün gece, aşk müzikleri dinliyordu." Yanımdaki sandalyeyi çekip oturdu.

"Sen, beni mi dinliyorsun tüm gece?" diye sordum.

Çatalına peynir takıp ağzına attıktan sonra konuştu. "Ne dinleyeceğim kızım, odalarımız yan yana olduğu için ister istemez duyuyorum."

Yüzümü buruşturdum. Eva çayları koyarken, "Eylül biliyor musun?" diye sordu.

Eylül ağzına bir peynir daha atıp konuştu. "Neyi?"

"Şu prenses görünümünün altında bir ayı yatıyor."

Duru kahkaha atmaya başladığında ben de güldüm. Eylül ağzını açıp bir süredir çiğnemiş olduğu peynirleri Eva'ya gösterdi.

"Pis!" dedi Eva. "Mikrop!"

Eylül kötü cadı gibi kahkaha atmaya başlamıştı. Çayından bir yudum aldıktan sonra tekrar bana döndü. "Kanka, dün gece dinlediğin tüm şarkıları anladım ama o son açtığın Müslüm Gürses'in Kaç Kadeh Kırıldı şarkısıydı lan. Aşık ve mutlu olan bir insan neden o şarkıyı dinliyor, anlamadım."

Ona dik dik bakarken Duru ve Eva gülüyordu. "Kanki o şarkıyı çok seviyorum ya." dedikten sonra "Sana ne lan." dedim ve Eylül tam çayını içerken kafasına bir tane yapıştırdım.

Bir anlık sarsıntıyla çayın birazı masaya dökülmüştü. "Sayende burnum içti çayı, teşekkürler." dedi peçeteyle ağzını burnunu silerken.

"Bir şey değil." dedim ve gülmemek için bardağı ağzıma götürdüm.

--

"Haydi kalkın!" diye yerinden zıpladı Eva. "Okula geç kalacağız."

Ağzını peçeteyle silip mutfaktan çıktı. Çok neşeli görünüyordu. Bu çok hoşuma gitmişti. Artık üzülmemesi gerekiyordu. Ama şöyle bir sıkıntı vardı: Üzüntüsünü gizlemek için böyle davranıyor olabilir idi.

Bahçeye çıktığımızda bahçede park halinde bulunan araçlarımıza -Duru siyah motoruna, Eva kırmızı Mini Cooper'ına, ben siyah mat Range Rover'ıma ve Eylül, beyaz BMW'sine- atladık.

Okula geldiğimizde otoparka girip araçları park ettik ve okula doğru ilerlemeye başladık. Kantin kapısından ilk ben girdiğimde en havalı girişimi yaptım. Ne olur ne olmaz belki kantinde oturuyordu?

Tam da tahmin ettiğim gibi aynı yerlerinde oturan Arsel'i gördüm. Tam kahkaha atarken başını çevirmiş ve bizi görmüştü. Yüzündeki kahkaha yok olurken baştan aşağı beni süzmüştü. Süzdüğüne göre güzel olmuştum sanırım.

Sekiz "Gece Geliyor"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin