Bölüm 47 *İtiraf*

364 34 17
                                    

Bölüm Şarkısı: Ali Atay- Beni Affet

Mina GÜRSOY

"Ya ne demek yoklar, siz ne dediğinizin farkında mısınız?!" diye bağırdım. Erdem ve Eva hariç hepsi eve gelmişti. Eva'nın evde olmadığını bile fark etmemiştik. Onlar gelip Eva ve Erdem yok deyince anlamıştık her şeyi. Sinirle ellerimi saçlarımın arasından geçirdim. "Çabuk, hemen polise gideceğiz. Hemen!"

"Ne polisi kafayı mı yedin?!" diye bağırdı Kerem. "Kaçak araba yarışından bahsediyoruz. Başımız belaya girer."

"Sanki şuan başımız belada değil!" diye sesini yükseltti Eylül. "Bizim arkadaşlarımız kayıp, Kerem. Bilmem farkına vardın mı? Ya başlarına çok kötü bir şey geldiyse?!"

"Açmıyor, açmıyor işte!" dedi Duru salonda olta atarken. Telefonu sinirle koltuğa fırlattı.

"Erdem de açmıyor." dedi Eren ve derin bir nefes verip koltuğa oturdu. Dirseklerini dizlerine dayayıp, ellerini birbirine kenetledi ve dudaklarına dayadı. Hepimizden farklı olarak bir şeyler düşünmeye çalışıyordu.

"Boku yedik." dedi Kerem. "Vallahi de yedik billahi de yedik!"

"Boku yiyen biz değiliz, Eva." dedi Arsel, Kerem'e dik dik bakıp. "Boku yiyen Erdem. Kim bilir neredeler? Belki de kaçırıldılar? Mina haklı, polise gidelim." Gurur duyarcasına Arsel'e baktım. Çoğu zaman şakacı, vurdumduymaz biri olsa da bu tip konularda herkesin ağzını kapatmasını iyi biliyordu.

"Ben Erdem ve Eva'yı düşünmüyorum çünkü!" dedi Kerem de dik dik bakıp. "Her konu da boku yediğimizden bahsediyorum."

"Şimdi kavga mı edeceksiniz?" dedi Eylül baygın baygın onlara bakarak. "Gerçekten mi?"

Kerem hızla başını sağa sola sallayıp Eren'in omzuna dokundu. Eren kafasını kaldırıp bakınca, Kerem sorarcasına başını sağa sola salladı. Eren de buna karşılık başını aşağı yukarı salladı. Hangi dili konuşuyorlardı, nasıl anlaşıyorlardı anlamamıştım ama akıllarına birşey gelmişti sanırım.

Eren koltuktan kalkıp telefonuna eline alınca, "kimi arayacaksın?" diye sordu Duru.

Telefonu kulağına götürüp derin bir nefes verdi. "Babamı."

"Babası ne yapacak ki?" dedim Arsel'e bakıp. "O da polise gidin diyecek."

"En azından kıçımızı kurtarır." dedi Kerem. "Annenin babanın kulağına gitsin istemezsin herhalde?"

"Alo, baba?" Eren konuşunca hızla dönüp ona baktık ve dikkat kesildik. "Kötü.. başımız büyük dertte baba. Hiç iyi değiliz." İşaret parmağıyla saçını kaşıyıp bize baktı. "Erdem kayıp. Bir de Eva. Motor yarışına gitmiştik, sonra bir anda ortadan kayboldular, bulamıyoruz. Polise de gidemedik, aklıma sen geldin." Gözlerini kısıp telefonu kulağından çekti.

"Tabii aklına ben geleceğim, eşekler sizi. Demedim mi ulan ben size yarış marış yok diye?!" Aşırı sinirli Eren'in babasının sesiyle tanışınca bir anda irkildim. Erdem'in babasından daha ürkütücüydü.

"Baba, yardım etmen lazım bize. Amcamın haberi olmasın. Hatta kimsenin haberi olmasın. Londra'ya gelemez misin?... Tamam... Tamam bekliyoruz." Telefonu kapatıp derin bir nefes verdi. "İlk uçakla gelecek."

"O zaman kadar ya onlara bir şey olursa?" diye sordu Duru.

Eren hızla başını sağa sola salladı ve Duru'ya sarıldı. "Düşünme bunları sen hayatım, olmayacak onlara bir şey. Hiç bir şey olmayacak."

--

Aradan 1 saat geçmiş hepimiz çaresizce salonda oturuyorduk. İçim içimi yiyordu. Onlara bir şey olacak diye aklım çıkıyordu.

Sekiz "Gece Geliyor"Where stories live. Discover now