Bölüm 15 *Hissetmen İçin Görmen Gerek*

769 52 34
                                    

Bölüm Şarkısı: Tuna Kiremitçi ft. Gonca Vuslateri - Sana Dair

Eva SEÇKİN

"Sen hiç kimseyle öpüşmedin mi?" diye sorduğunda "Cık." dedim. "Sen de mi?" Hızlı hızlı nefes alıp veriyordum. Bana daha da yaklaştığında burunlarımız birbirine değiyordu artık. "Neden?" diye sordu dudağıma yaklaştığında. Onunda nefesi kontrolsüzdü. Nefes alış verişleri dudağıma çarpıyordu. "Bilmem." dedim fısıltıyla. "Sen?" Elleri belimi kavradığında kalbim dışarı çıkacak gibi atmaya başlamıştı. "Bilmem." dedi fısıltıyla. Burnu burnumun kenarına tam olarak yapıştığında, dudaklarımızın birbirine değmesine ramak kalmıştı.

"Eva?!" diye Eylül mutfağa girdiğinde, anında "Pardon, pardon. Ben gidiyorum devam edin." demişti telaşla. Erdem hemen geri çekilmiş, burnunun kenarını kaşımaya başlamıştı.

Telaşla Eylül'e döndüm. "N-ne oldu?"

"Üzgünüm." dedi Eylül. "Her şeyi berbat ettim öyle değil mi? Çok üzgünüm. Ben gidiyorum ya kendimi çok kötü hissettim. Allah beni kahretmesin değil mi? Ay ağlaya-"

"Eylül ne oldu?" diye sözünü kestim. Erdem'e baktım. Bıyık altından gülüyordu.

"Dünkü limonata bitti mi diyecektim. Ay çok saçma bir şey için böldüm sizi değil mi? Kendimi çok kötü hissediyorum. Allah benim belamı versin şuan ya!"

"Ya Eylül bir şey olduğu yok! Bağırıp durma herkesi başımıza toplayacaksın. Burada limonata." dedim tezgahtaki limonatayı göstererek. Sonra tezgahtaki limonatamı alıp mutfaktan çıktım. Koşar adımlarla yukarı çıkıp kendimi balkona attım. Kalbim güm güm atıyordu. Az kalsın öpüşecektik! Nefesini dudaklarımda hissetmiştim. İlk kez bu kadar yakın olmuştuk. Kalbimin atışı bir an olsun durmuyordu. Limonatadan titreyen ellerimle bir yudum aldım. "Kendine gel." diye fısıldadım. "Kendine gel, kendine gel."

--

Okula giderken, Mina'nın arabasına Arsel, Kerem, Eylül ve Andrew binmişti. Duru ve Eren ayrı ayrı kendi motorlarına binmişlerdi. Erdem ve ben de kendi arabalarımıza binmiştik. Çünkü utancımdan ona yüzüne bakamıyordum.

Yolu yarıladığımda edebiyat dersliğinden bir arkadaşım mesaj atmış, öğretmenin bir kitap istediğini söylemişti. Bir kitapçıya girip kitabı almıştım ama bizimkiler çoktan gözden kaybolmuştu. Whatsapp grubuna, 'kitapçıya uğradım, şimdi okula geliyorum.' diye bir mesaj atıp okulun yolunu tuttum. Park alanına girdiğimde tam bir yere park edecektim ki birinin gelip benden önce oraya sokması sinirlerimi bozmuştu.

Hızlıca arabadan inip cırladım. "Neden benim park yerime park ediyorsun?!"

Arabadan yakışıklı bir çocuk inip, "Senin park yerin mi?" diye sordu gözlerini kısarak. Evet gerçekten çok yakışıklıydı. Simsiyah saçları rampa şeklindeydi. Bembeyaz ten rengi ve yemyeşil gözleri vardı.

Derin bir nefes verdim. "Buraya ben girecektim."

"O zaman girseydin." dedi göz kırparak. Daha sonra arkasını dönüp yürümeye başladı.

"Pislik!" diye bağırdım. Sinirimi alamayıp o gözden kaybolduktan sonra arabasının sileceklerini yamulttum ve bir tane de tekme attım. Saçlarımı düzeltip, "Oh." dedim. "Çok güzel oldu." Arabayı başka bir yere park edip okula girdim. Çocuk kantinde bir masada oturuyordu. Bizimkilerin yanına gitmeden onu yanına uğrayıp, "Sen yeni misin?" diye sordum.

Dik dik bana baktı. "Evet."

Yapmacıkça gülümsedim. "Az önce pek güzel bir tanışma olmadı." Elimi ona uzattım. "Ben Eva."

Sekiz "Gece Geliyor"Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon