Bölüm 17 *Kız Kaçıyor*

604 44 11
                                    


Multimedya: Henry

Kerem SÖZER

Bir süre sonra telefonumun melodisi çaldığında durup nefes nefese telefonu cebimden çıkardım.

Özel Numara Arıyor.

Telefonu açıp kulaklarıma götürdüm. Gece'nin o kalın ürkütücü sesi kulaklarıma doldu.

-Eylül benim yanımda. Ama güvende merak etme. Ya da değil.. Bilemeyiz.

Gözlerim fal taşı gibi açıldığında sinirden yumruğumu sıktım.

-Nerede lan Eylül?! Çabuk söyle! Eğer ona bir şey olursa yaşatmam seni, duydun mu?!

Telefon suratıma kapandığında telefon olan elimi tüm gücümle sıkıp, "Orospu çocuğu!" diye bir küfür savurdum. Ne yapacağımı bilemez bir şekilde bir o yana bir bu yana yürüyüp duruyordum. Elimden hiçbir şey gelmiyordu ve bu beni çıldırtıyordu. Lunapark ise neredeyse boşalmıştı. Elimi saçlarımın arasından geçirip derin nefes aldım. "Ne yapacağım ben şimdi?" diye söylendim. "Ne yapacağım, ne yapacağım?!"

"Kerem!"

Eylül'ün sesini duyduğumda fal taşı gibi açılmış gözlerimle hızla arkamı döndüm. Karşımda Eylül'ü görünce aniden suratıma bir sırıtış yerleştirip koşarak ona sarıldım ve etrafıma döndürdüm.

"Buradasın!" dedim. "Çok korktum Eylül. Sana bir şey olsaydı yaşayamazdım ben." Geri çekilip yüzünü avuçlarımın arasına aldım. "Seni çok seviyorum." Daha sonra tek kaşımı kaldırdım. "A-ama Gece seni kaçırmamış mıydı?"

"Ne diyorsun sen Kerem?" dedi anlamaz bir şekilde. "Ne Gece'si? Sana bakmaya gelmiştim ben. Bulamadım. Telefonumu da düşürmüşüm, arayamadım." Daha sonra elime baktı. "Aa, telefonum." Uzanıp telefonunu elimden aldı.

"G-gece beni aradı." dedim. "Eylül benim yanımda dedi."

Kaşlarını çattı."Ne yapmaya çalışıyor bu? Oyun mu oynuyor bizimle? Çıldıracağım ya!" Elini sinirle saçlarının arasından geçirdi.

Yaklaşıp ona sarıldım. "Tamam, sakin ol. Sen buradasın ya başka hiçbir şey umurumda değil." Lunaparktaki tüm makineler çalışmaya başladığında ve etraf aydınlandığında geri çekilip sırıttım. "Bak, her şey düzeldi. Haydi Duru ve Eren'in yanına gidelim." Kafasını aşağı yukarı sallayıp sırıttı.

Hızlı trenin oraya geldiğimizde tren durmuş insanlar hızla kemerlerini açıp inmeye çalışıyorlardı. Yaklaşık bir saattir en tepede mahsur kalmışlardı, normaldi. Duru ve Eren koşar adımlarla bize gelirken sırıttım. Eren karşıma geçip kafama bir tane yapıştırdı ve kaşlarını çattı.

Elimle kafamı tuttum. "Ne vuruyorsun oğlum?" Dik dik bana baktı.

"Bir de ne vuruyorsun diyorsun. Ulan bir saattir Allah katındayız, neden bir şeyler yapmıyorsun?" Daha sonra kahkaha atıp bana sarıldı. "Kardeşim benim be!" Ben de şoktan çıkıp ona sarıldım.

"Eylül'üm!" diye çığırdı Duru.

"Duru'm!" diye çığırdı Eylül ona karşılık. Onlara bakıp gülümsedim.

Duru ondan geri çekilip muzipçe güldü. "Şey.. Benim acilen tuvalete gitmem gerekiyor." Daha sonra iki bacağını üst üste geçirip yüzünü buruşturdu. "Mağlum.."

"Haydi git." dedi Eylül gülerek.

Duru koşarak uzaklaştığında derin bir nefes verip Eren'e baktım. "Sana çok önemli bir şey söylemem gerekiyor."

Sekiz "Gece Geliyor"Donde viven las historias. Descúbrelo ahora