Bölüm 21 *Davetsiz Misafir*

712 42 11
                                    


Eylül DOĞAN

"S-senin ne işin var burada Buğra ağabey?" diye sordum zorla konuşarak.

Yanağımdan makas aldı. "Neredeyse kovacaksın beni, sarı böcek!"

Kaşlarımı çattım. "Deme şöyle ağabey ya!" Kahkaha attı. Kapıdan geri çekildim. "Girsene."

"Beni kapıdan kovacaksın sandım." dedi içeri bir adım atarken. Tekerlekli valizini içeri taşırken uzun süre burada kalacağını anlamıştım.

Yapmacıkça güldüm. "Olur mu öyle şey?" Kapıyı kapatırken bir yandan altıma sıçıyordum. Çünkü sonumuz gelmişti.

"Aşkım kim gelmiş?!"

Gözlerimi irice açıp arkamı döndüm. Sesin ardından kısa sürede, Kerem de dönemeçten dönüp koridora girmişti. Gözlerimi kapatıp alt dudağımı dişledim. İşte şimdi sıçtık! Gözümün tekini açıp Buğra ağabeye baktım. O da bana yandan yandan bakıyordu. Daha sonra Kerem'e baktım. Bakışlarından hiçbir şey anlamadığını anlamıştım. Alt dudağımı dişleyerek başımı sağa sola salladım. O da sorarcasına kafasını salladığında, yapmacık kahkahamı attım.

"İşte bu da," dedim ve iki elimle sanki bir eşya tanıtıyor muşum gibi Buğra ağabeyi gösterdim. "Buğra!" Buğra ağabey tek kaşını kaldırdığında, ensemi kaşıdım. "Ağabey! Buğra ağabey! Mina'nın ağabeyi!"

--

Kerem ve Buğra ağabeyin sorunsuz tanışma faslından sonra istemeyerek fakat mecburiyetten bahçeye doğru ilerliyorduk.

"Kapıyı açmaya gittiniz on saat oldu yoksunuz anasını satayım!" dedi Arsel kafasını kaldırmadan kahvaltısını ederken. Kızlar da kafalarını masadan kaldırmıyorlardı fakat Eren ve Erdem, Buğra ağabeyi görmüşlerdi.

Yapmacık bir şekilde öksürdüm. "Kızlar." dedim dişlerimin arasından. Daha sonra Buğra ağabeye bakıp yapmacık sırıtışımı takındım. Sonra tekrar kızlar baktım. "Kızlar."

Eva başını kaldırdığında derin bir nefes verdim. Sonunda biri dünyaya dönmüştü. Hızlıca sandalyesinden fırladı. "Aaa!" Eva'nın cıyaklamasıyla Mina ve Duru'da başını kaldırmıştı.

Duru' da ikinci sandalyeden fırlayan olmuştu. "Buğra!" diye cırladı o da.

Gözlerimi irice açtım. Duru hiçbir zaman Buğra ağabey demezdi. Ama şuan içinde olduğumuz duruma bakılırsa, ağabey demek zorundaydı. Şirin gözükmek zorundaydık. Benim bakışımdan sonra, "Ağabey!" diye cırladı. Buğra ağabey tek kaşını kaldırdı ve çarpıkça gülümsedi. Bu şekilde her zaman çok çekici olurdu. Buğra ağabey Mina'nın tam tersiydi. Esmerdi ve gözleri kahverengiydi. Baya kalıplı bir vücudu vardı ve 20 yaşındaydı. Amerika'da üniversite okuyordu.

"Ağabey deme lazım olur." dedi. Yalancıktan öksürdüm. Eren tek kaşını kaldırmıştı.

"Çok şakacıdır da." dedim yapmacıkça gülerken. Birazdan ağzım yüzüm yamulabilirdi. Buğra ağabey, Duru'yu hep çok çekici bulurdu ve bize kız kardeşi gibi davranırken Duru'ya her sırrını anlatırdı. Sonrasında Duru'da gelir bize her şeyi anlatır, Mina ise bu bilgileri koz olarak kullanır ve Buğra ağabeye her istediğini yaptırırdı. Buğra ağabey ise Duru'ya her şeyini anlatmaktan hiçbir zaman vazgeçmezdi. Sürekli bizi sıkıştırır; Duru ile aralarını yapmamızı söylerdi. E tabi bizde bunu gider Duru'ya yetiştirirdik. Buğra ağabeyin böyle söylediğini Duru'ya ilk yetiştirdiğimizde Duru'nun tepkisi aynen şöyle olmuştu. 'Ama o ağabey!' Buğra ağabeyin bunu anlaması zaman almıştı. Henüz geçen sene farkına varmıştı. 'Ergendim o zamanlar artık 19 oldum. Duru benim kardeşim.' diyerek konuyu sonsuza dek kapatmıştık ama şimdi böyle söylemesi hepimizin ağzının beş karış açmasına sebep olmuştu.

Sekiz "Gece Geliyor"Where stories live. Discover now