Bölüm 44 *Silik Hafıza*

467 38 26
                                    

Multimedya: Mina ve Arsel

Bölüm Şarkısı: Manuş Baba -Ben Sana Vurgunum

Eva SEÇKİN

Ertesi sabah gözlerimi yavaş yavaş açarak uyandım. Yüzüme hafif bir tebessüm istem dışı yerleşirken yatakta oturur pozisyona gelip panduflarımı giymeye koyuldum. Sol ayağımı pandufa sokarken bir anda gözlerimi irice açıp ayağımın altını kaldırıp baktım. Sargılı ayağıma bir süre baktıktan sonra anında ayağı fırlayıp kaşlarımı çattım. "Jackson! Şerefsiz Jackson!" Gözlerim dolmaya başladığında hızlıca tuvalete girip rutin işlerimi hallettikten sonra makyaj masama geçtim. Yüzümü kremledikten sonra saçımı taradım ve sadece rimel sürdüm. Hiç makyaj yapacak havamda değildim. Giysi odama girip siyah yırtık bir jean ve pembe bol bir polar giyip, siyah spor ayakkabılarımı ayağıma geçirdim. Tabii ki ondan önce ayağımdaki sargıyı çıkarmıştım. Zaten artık acımıyordu. Çantamı ve komodinin üstündeki telefonumu da alıp odadan çıktım. Çıkar çıkmaz merdivenlerden inen Eren ve Erdem'e bakıp gülümsedim. "Günaydın."

Eren de gülümsedi. "Günaydın."

Erdem ise biraz çekingen görünüyordu. Ne olmuştu ki? Yanıma geldikten sonra fısıltı gibi çıkan sesiyle konuştu. "Günaydın, iyi misin?"

Eren yanımızdan ayrılıp hızlı adımlarla aşağı inerken omuz silktim ve ona baktım. "Bilmem.. Biraz acı bir durum sonuçta. Toparlanmam zaman alacak sanırım."

Başını aşağı yukarı salladı. "Peki ya dün gece olanlar? Bunu konuşmamız gerekmiyor mu? Ya da tamamen kapatmak?"

Anlamazca kaşlarımı çattım. "Ne oldu ki dün gece?" Sertçe yutkundum.

O da aynı şekilde kaşlarını çattı. "Hani.. Şey oldu ya, biz.."

Elimi havaya kaldırıp onu durdurdum. "Bir dakika, bir dakika. Yanlış bir şey olmadı değil mi? Ben kendimi bir yerlerden atmak istemiyorum çünkü."

Hızla başını sağa sola salladı. "Hayır, hayır! Öyle bir şey olmadı elbette. Sadece öpüşmüştük ama sen.." Ona bakarken git gide açılan irice gözlerime bakıp başını tekrar sağa sola salladı. "Her neyse. Unut gitsin."

Yanımdan geçerken kolundan tutup onu durdurdum. "Bir dakika Erdem. Ben neden hatırlamıyorum?" Diğer elimle saçlarımı hızla arkaya attım. "Hayır yani, çok tuhaf. Sarhoş falan da değildim. Anlayamıyorum."

Burukça tebessüm etti. "Gerçekten de kalbi çok acıtıyormuş, hatırlamıyorum demek." Kolunu kurtarıp, kolumu sıvazladı. "Yaptığım yanlışı bu şekilde anlatmanı istemezdim ama.. İşe yaradı. Teşekkür ederim." Anlamaz gözlerle kolumu sıvazlayan eline ve sonra ona bakıp başımı sağa sola salladım. Elini çekip tekrar gülümsedi. "Ve özür dilerim." Hızlı adımlarla merdivenlerden inmeye başladığında şaşkınlıkla bakakaldım. Ben öyle bir şey yapmak istememiştim ki. İntikam falan değildi bu. Gerçekten hiçbir şey hatırlamıyordum. En son hatırladığım şey; Erdem'in beni odama getirdikten sonra pansuman malzemesi almak için aşağı indiğindi. Ondan gerisi hafızamda kayıtlı değildi. En ufak bir şey bile hatırlamıyordum.

"Ben öyle bir şey yapmak istememiştim!" dedim arkasından aşağı inerken. "Yanlış anladın, Erdem." Adımlarını daha da hızlandırıp mutfağa girdiğinde ben de peşinden gittim. Herkes mutfaktaydı ve gözleri bize çevirilmişti. Ona yetişip kolumdan tutum ve kendime çevirdi. "Ben intikam falan almak istemedim. Ben, canımı yaktığını bildiğim şeyleri başka insanlara yapmam. Be gerçekten hatırlamıyorum. Neden inanmak istemiyorsun?"

"Ne oluyor yine ya?" dedi Mina. Gözlerimi ona çevirdikten sonra teker teker hepsine baktım.

"Boş ver, Eva. Bunları düşünme. Daha büyük bir sıkıntımız var zaten." dedi Erdem.

Sekiz "Gece Geliyor"Onde histórias criam vida. Descubra agora