~BÖLÜM (1)~

40K 1.2K 1.1K
                                    

İyi okumalar...

"Nazlı uyan!"

Her sabah ki çilem başlıyordu. Gözlerimi, Güneşin parlak ve yakıcı ışıkları yerine bu kadının cırtlak sesiyle açıyordum. Göz kapaklarım uyanmamak adına benimle savaş verirken sımsıcak yatağımdan oflayarak kalktım. Vücudumda ki sersemlik tüm hücrelerimde dolanmaya devam ederken gözlerim saate kaydı saat henüz yedi bile olmamıştı. Prenses hazretleri, her zaman ki gibi kahvaltıyı hazırlamam için beni uyandırıyordu. Bu kadından bir gün kurtulma umudu ile başlıyordum her güne.

Bana bu evde iki gram uyku bile haramdı. İçimden 'kıçımın prensesi' diyen iç sesime gülerek, banyoya geçtim. Öyle kendi odamda banyo falan olduğunu sakın ha sanmayın. Pek harabe olmasa da yaşlı olduğunu her halükarda belli eden bir yapıydı evimiz. Küçük mermer, üzerinde eski dönemlere ait sayılabilecek küçük noktalardan oluşan küçük koridordan geçip, yer yer boyası çıkmış olan tahta kapı karşılıyordu banyo olarak. İlk görüşte kötü görünse de ben bu yeri seviyordum. Banyonun içindeyse hemen kapının yan tarafına kurulan odun sobası, kapının tam karşısında tuvalet aynası dediğimiz kare, ufak boylarda ayna ve hemen azıcık yanında da kuvvet ve tas bulunuyordu. Genelde banyo yapmak için odun sobasını yakar ve suyun ısınmasını beklerdik. Ha bu arada, bu odun sobası bildiğiniz odun sobası olandan değildi. Hani şu banyo için uygun uzun kazanlı olanları vardı ya ondan.

Uyuşuk adımlarım aynaya yöneldi. Ayılmak için elimi, yüzümü birkaç kez yıkadım. Üstüme herhangi bir şey geçirerek mutfağa geçtim. Kısaca; yıllardır kullandığım ve genelde komşuların eskilerinden olan bir kot pantolon, üzerine de siyah boğazlı bir kazak. Masaya kurulmuş, beni izleyen Seher cadısını takmadan, kahvaltıyı bir an önce hazırlamak için dolaptan kahvaltılıkları çıkarmaya başladım. Arkamdan gelen adım sesleri ile oflama isteğini bastırarak; zeytin, peynir, domates, salatalık ve yumurtayı tezgaha bıraktım. Zücaciye de satılan plastik mavi bulaşıklıktan siyah orta boy bir bıçak elime alarak tezgaha bıraktım. Yıkanması gerekenleri yıkarken hemen arkamda dolanan Seher'i umursamamaya özen göstererek işime odaklanmaya çalışıyordum.

"Bugün geç kalktın Nazlı." Yine sabah sabah bana laf sokma çabalarına giren Seher'e isyan ederek domatesleri doğramaya devam ettim. Benimle uğraşacak bir halt buluyordu her zaman olduğu gibi. Her şeye takıntısı olan manyağın teki diye tanımlayabilirdim Seher'i. Yaşının verdiği olgunluğu taşıyamayan beyni ile ancak cahil konumundaydı gözümde.

Benim hayatım her sabah böyleydi işte. Ne kadar çabalarsam çabalayayım boşa kürek sallamaktı. Erken kalksam da suç geç kalksam da suçtu. Bazen, hiçbir şey yapmadan yatmak istiyordum sadece. İstesem yapardım fakat arada babam dediğim adam, Hüseyin amcam vardı. Her sabah erken kalksam da Seher'e geç gözükürdü. Gerçi geç dediğim saatte kargalar daha yeni uyanıyordu. Seher'e cevap vermeden diğer kahvaltılıkları da hazırlamaya başladım.

"Sana diyorum! Eşek başı mı konuşuyor burada?" Bıçağı tezgaha sert bir şekilde bıraktım. Sabah sabah sinirlerimi zıplatmayı çok iyi bilen bir kadındı kuşkusuz. Nasıl oynanacağını çok iyi biliyordu. Arkamı dönmeden derin bir nefes aldım artık tahammül sınırlarımı ciddi anlamda zorluyordu. Hüseyin amcamın hatırı büyüktü arada Hüseyin amcam olmasa işleri çok pis çirkinleştirebilirdim.

"Kız sana diyorum!" Cevap vermeden çayı da demledim. Arkamı döndüğümde, burnumun dibine girmiş ters ters bana bakan Seher ile daha fazla dayanamadım. Bir elimi tezgaha yaslayarak yeşil çekik gözlerine kenetledim gözlerimi.

"Bir kere ismimi söylediğinde anlıyorum Seher abla." Mutfaktan çıkmak için hareketlendiğimde kolumdan tuttu. Ya sabır! Gözlerimi kolumu tutan eline çevirerek dişlerimi sıktım. Uzun tırnakları etimi delip geçerken daha da bastırarak canımın yanmasını sağladı.

AŞK'IN NAZ'I (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now