BÖLÜM (10)

16.3K 758 316
                                    

İyi okumalar...

En çok ne acı verirdi insana. İhanet mi? Yoksa acizlik mi? İşte hayat zordu bu kadar. Onun için de zordu. Her ne kadar güçlü ve asi duruşundan ödün vermeyen bir adam olsa da Ateşte acınası bir durumun içindeydi. İşte buna üzülüyordum. Odanın girişinde durmuş, Ateş'in ayağa kalkmak için uğraştığını ama ne yaparsa yapsın ayağa kalkamadığını görmek.

Zordu!

Bana veya herhangi birisine, ne yaparsa yapsın biz belki kaldırırdık bir şekilde. Ama Ateş için zordu. Her gece iyileşeceği günü hayal etmek yorardı insanı. Onunda yorulduğunu görüyordum. Onun bu durumda olmasının nedeni sadece bir kızdı ve bu durum sinirlenmeme yetiyordu. Üzücü bir durumdu ve ne yazık ki Ateş fizik tedavi için bir türlü ikna olmuyordu.

Onun bu haline daha fazla dayanamayarak yanına gittim. Sinirden titreyen Ateş'in yanına eğildim.

"İyi misin Ateş?" Çok saçma bir soruydu. Bunu bilip sormak daha da saçmaydı. Ateş aniden parkeye sert bir yumruk darbesi indirdi.

"Kalksana si*ti*min bacakları, kalk kalk!" Art arda yumruklar indirmeye başlayan Ateş'i izlemeye başladım.

Parkeye arka arkaya yumruklar atıyor, birde yetmezmiş gibi arada bir bacaklarına vuruyordu. Umutsuzca çırpınan bir kuşun aciz görüntüsüydü Ateş. Umudunu kaybetmiş, hayal kırıklıklarının kanayan yaralarında can çekişen bir adamdı.

Dilimi tutamadım. Onu belki de bu şekilde görmek istemiyordum. Nedenini bilmiyordum. "Belki de fizik tedavi olursan-"

Esrarengiz bir kahkaha sesi odada yankılandı. Sinirden kan çanağına dönen gözleri gözlerime sabitlendi. "Denedim ve sonuç gördüğün gibi! Dışarıdan demesi kolay, her şeyi denedim Nazlı, her şeyi!"

Diyecek bir şey bulamadığım anlar zordu. "Bak ne haldeyim. Hiç bir b*ka yaramıyor. Sakat kaldım sakat!"

Kalbimde hissettiğim sızı ile derin bir nefes aldım. Kendini bu kadar zayıf görmesi, bu kadar aciz ve kırılgan olması! Kötü hissetmeme neden olmuştu.

"Bir daha denesen Ateş." Birden bağırması ile yutkundum.

"BİR B*K OLDUĞU YOK DEDİM SANA!"

Çok çaresizdi. Çok fazla çaresizdi. Umut denilen şeyin kırıntısı yoktu Ateşte. Ona destek olacak biri lazımdı. Ben hazırdım buna bana ne yaparsa yapsın, yaşadıklarından dolayı kırılgan olan bu adama yardım edecektim. Ne olursa olsun onu bu şekilde görmek kötüydü.

"Böyle kestirip atamazsın Ateş, her şey bir anda olamaz zaten sadece biraz sabır ve zamana ihtiyacın var." Az önce emirler veren o adam, şimdi dipsiz kuyularda sürükleniyordu. Kafasını iki yana salladı.

"Fizik tedaviye üç ay gittim. Üç ayın sonucunda da hiçbir halt olmadı. Bırak adım atmayı ayağa bile kalkamadım." Az önceki sinirli hali yerini küçük bir çocuğun sessizliğine bırakıyordu yavaş yavaş.

"Pekala bu şekilde ne oluyor. Hayatından mutlu musun? Hiçbir şey yapmadan, zamanının çoğunu insanlara bağırarak geçiriyorsun. Kendin için en ufak bir adım bile atmıyorsun." Yavaş yavaş sinirleniyordum. Fazla ruhsuz ve inatçıydı.

"Üç ay gittim, denedim ve sonuç olumsuz. Hem annem, babam bu kadar derdine düşmüyor. Sende düşme, fazla ağır gelir benim acılarım sana." Nefesimi dışarıya üfleyerek yere oturdum. Ayaklarım ağrımaya başlamıştı. Fakat Ateş bir türlü ikna olmuyordu.

"Ne yani yıllarca bu sandalyede geçirmek istiyorsun o zaman hayatını." Fazla ağır olmuştu bu. Fark ettiğim an dilim tercüman olmuştu. Ateş duydukları ile gözlerini yere sabitledi. Dakikalarca kimse konuşmadı. Onu düşünüyor ama fazla ağır konuşuyordum. Aklından geçenleri anlamak zordu.

"Ateş bak, bana ne yaparsan yap kabulüm eğer sen yürüyeceksen tamam ama bu şekilde devam edemezsin. Sen kendini bitiremezsin. Tekrar denemelisin kendin için olmasa bile ailen için."

Kabul etmeliydi. Neden hala uğraştığımı bilmiyordum. Acı çektiğini hissediyordum. Acılarını en derinlerimde hissedip yardım edememek kötüydü. Susmak çare değildi şuanda belki de kabul edecekti,sadece biraz daha ısrar etmem gerekiyordu.

"Bir daha denemek zorundasın bunu kendine, ailene borçlusun." Kafamı biraz eğerek ikna edici bakışlarımı sürdürüyordum.

"Olmuyor Nazlı! Denedim yürüyemiyorum. O zaman da hiçbir değişiklik olmadı." Kafasını kaldırdığında öyle bir bakmıştı ki bana! O anda ne kadar çok acı çektiğini anlamıştım. Canının nasıl yandığını, nasıl yanıp kıvrandığını...

Kendi hayatım için umudum yoktu benim ama Ateş'in vardı. Onun bir dosta, umuda, bir el uzatana ihtiyacı vardı. çekinerek derin bir nefes alıp elimi, az önce parkeyi yumruklayan elinin üzerine koydum. Elinde az önceki darbelerden dolayı yaralar açılmıştı. Sinirden titreyen elini iki elimle tutarak sıktım.

"Önce sakin olmalısın. Kendine zarar vermen hiçbir işe yaramaz. Sabretmen gerek Ateş, sabredip güçlü durman gerek." Gözlerine baktığımda mavi gözleri umutla bakıyordu. Onun inanmaya ihtiyacı vardı. onun kendine inanmaya ihtiyacı vardı.

"O zamanlar sana destek olacak kimse yoktu. Umudun yoktu ozamanlar zayıftın Ateş. Şimdi ise ben varım. Sana destek olurum benim senden umudum var. Senin de kendinden olmalı. Pes etmek yakışmaz sana." Derin bir nefes vererek kafasını önünde durduğumuz koltuğa attı.

"Ya olmazsa ya yürüyemezsem o zaman ne olacak." Yüzümde kendinden emin bir gülümseme oluştu. Omuzlarımı silktim.

"Denemeden bilemeyiz. Bir şey kaybetmiş sayılmazsın."

Onun tek ihtiyacı kendine olan güvenini kazanmasıydı. Kafasını kaldırarak gözlerime baktı. Saniyeler birbirini kovalarken bir süre kimse konuşmadı. Rüzgarın çığlık atan uğultusu bu vurdum duymaz sessizliğe eşlik etti.

"Peki ya sonuna kadar olacak mısın yanımda?" işte bu kadar korkuyordu. Yalnız olmaktan, tek kalmaktan diğer elini elini tutan elimin üzerine koydu.

"Yanımda olacak mısın? Bana yardımcı olacak mısın? Sana ne yaparsam yapayım, benimle olacak mısın?" Derin bir nefes alarak kafamı iki yana salladım.

"İzin verdiğin süre boyunca yanında olacağım. Sana her şekilde elimden geldiğince yardımcı olacağım ve seninle zamanı gelene kadar olacağım." Diyerek gözlerinin içine baktım.

Saatlerce kimse konuşmasa da benziyorduk onunla. Yalnız ve korkaktı. Canı yanıyorken başkalarından çıkarıyordu acılarının hıncını. Peki ya ben! Ben neden ona yardım etmek için uğraşıyordum. Neden kendi hayatımı mahvetmek için uğraşan bu adama yardımcı oluyordum. Neden içimden bir ses tüm bunları yaptıranın kalbim olduğunu söylüyordu. Ben hayatta ne zaman mutlu olmayı denesem, otur diyordu yalnızlığım. Otur ve yalnızlığın tadını çıkar. Bende böyle yapıyorum başkalarının yalnızlığına ortak olup kendi yalnızlığımda kayboluyorum.

"Bana bir söz verir misin peki?" Ellerimi sıcak avuçların içinden çekerek kafamı usulca salladım.

"Bir gün eğer senin bana yaptığın bu iyiliği unutursam, beni yine de bırakma olur mu?" Ne diyeceğini bilemez ya insan, sadece susar gözleri ile kalbi konuşur. Sustum sadece. Susmam kabullenişimden izler taşırken gözler kilitlendi geleceğe adım adım.





AŞK'IN NAZ'I (TAMAMLANDI)Où les histoires vivent. Découvrez maintenant