BÖLÜM (31)

13.3K 612 186
                                    

İyi okumalar...

Büyük bir oyuna girmiştim. Tel örgüleri aşmış ve mayın tarlasında bulmuştum kendimi. Kulağımda çınlayan çığlıkları umursamadan dolaşmıştım. Her şey bana dur demişken ben yine durmamıştım. Duramamıştım. Aşk devreye girdikten sonra kulak sağır olur derlerdi de inanmazdım. Kimseyi duyamıyordum artık. Tek duyabildiğim kalbimin yardım feryatlarıydı.

Bir mayın beni karşılamış ve üzerine basmıştım. Kendimi yerde bulmuş ve kalkmaya çalışmıştım. Kalkacak gücü bulamıyordum. Sonsuza kadar acı çekeceğimi hissediyordum. Bazen kendime soruyordum.

Neden ben Allahım?

Bu sorunun cevabı yoktu. Ne kadar didiklersem didikleyeyim ne yaparsam yapayım bataklığın sonuna çekiliyordum işte. Yaralıydım. Yaralıydık. ateş',n geçmişi çok acı vericiydi. İnsanın yüreğini sızlatıyordu. Bilseydi diyorum bazen bilseydi bana böyle davranır mıydı?

Beni daha da acıtır mıydı? Ben her gece geçmişime hapis oluyor ve eziyet çekiyordum. Ruhumda ki yaraların haddi hesabı yoktu. Hiçbir doktor çaresini bulamıyordu. Benim ruhumun ilacı yoktu. Her geçen gün kendi hapishanemde boğuluyordum. Karanlığa adım adım çekiliyordum.

İçim acıyordu. Gözlerimden akıtamadıklarımı içime akıtıyordum. Yüreğimde taşıdığım ağırlığı zayıf bedenim taşıyamayacak gibi oluyordu. Kayboluyordu her saniye adım adım gecelerde.

Masal gibiydi hayatım. Tüm imkansızlar toplanmış başrol oynuyordu. Ben ise çaresizlik rolü ile kenarda oturuyordum. Elim, kolum, dilim, kalbim bağlı. Kalbimin bağlı olduğu ip çok acıtıyordu sesini kimse duymuyordu ne yazık ki.

Akmak için sabırsızlanan gözyaşlarım vardı. Sabırsızca dışarıya dökmek istiyorlardı dertlerini. Halbuki benim dertlerim akıtmakla geçmezdi. Gözlerimi yere sabitlemiş kulağıma dolan kahkaha seslerini dinliyordum. Her kahkaha sesi kalbimde oluşan sancının baskısını artırıyordu. Tırnaklarım avucuma batarken sakin olmak için birkaç saniye gözlerimi kapattım. Lakin pek başarılı olamadım. Her an öfkem biraz daha artıyordu.

Ateş ile Banu neşeli bir şekilde eskilerden bahsederken benim gözlerimde ki acıyı görmüyorlardı. Banu cilveli tavırları ile Ateş'e yakın olmak için her türlü fırsatı kolluyordu. Fizik tedavi çıkışı karşımıza çıkan Banu Hanım, Ateş Beyimiz ile maziyi hatırlamak için şık bir kafeye gelmişti.

Ben mi?

Ateş'in olumlu tavrına bozulsam da Banu'nun başarmak istediği kozu eline vermemek için bende gelmiştim. Ve kendimi sığıntıdan farksız hissediyordum. Karşımda gülüşürlerken o kadar uyumlulardı ki, her an ruhum çekiliyordu. Duymuyorlardı, görmüyorlardı. Arada bir Ateş ile göz göze geliyordum. Bir saniyelik bir temasta bile heyecanlanırken onun umursamaz bir şekilde sohbetine devam etmesi yıkıyordu.

Aşk ne zor şeymiş meğerse! Ne tutabiliyordum ne de kopabiliyordum. Her saniye yanında olmak varken; yanında olup kilometrelerce uzak duruyordum. Aramızda ki bu soğukluk son zamanlarda hatta Banu'nun gelmesi ile daha da artmıştı. Ve ben artık dayanamıyordum. Çok sert esiyordu rüzgar yüreğime ne varsa alıp gidiyordu benden habersiz. Söke söke alırken çırpınışlarım boşaydı. Biliyordum boş hayaller her zaman daha çok yakardı.

"Belki bir gün yine yaparız Ateş ha?" Gözlerim Banu'ya kaydığında yüzüne yerleştirdiği çekici gülümseme ile Ateş'e eğilmiş gözlerine bakıyordu.

Bir anda içimde ne var ne yoksa yok olup gitti. Ben yok oluyordum. Gözlerim ifadesizce Banu da takılı kalmıştı. Neden şimdi gelmek zorundaydı ki demekten kendimi alamıyordum. Ben bir şeylere inanmak istemişken her şeyin tepe taklak olması mecbur muydu? Neden bana bunları yaşatıyordun hayat. Sana büyük öfke besliyordum. Beni her an öldürdüğün için senden nefret ediyordum.

AŞK'IN NAZ'I (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now