BÖLÜM (32)

13.3K 570 157
                                    

Bu bölüme rekor yorum istiyorum ona göre Nazeşlerim. 😍

İyi okumalar...

Neydi heyecan? Kalbinin göğüs kafesini deleceğini hissettiğin o organ mıydı? Yoksa her kalbi titreten sözcük ile yeşeren ve hayata tutunan, sevgiyi sarıp sarmalayan şey miydi? Ellerim istem dışı terlerken heyecanımı belli etmemeye çalışarak Ateş'e döndüm. Kalbim ağzımda atıyordu. Bir an sesini duyacak diye korkmuştum.

"Sen bu aralar fazla mı cesursun?" diye gözlerime bakmaya başladığında kendi kendime bunun tartışmasını da yapmaya başlamıştım.

Ben önceden de böyleydim aslında. Ateş ile evlenmeden önce Hüseyin amcamlarla kalırken, çocukken hatta her an mutsuz ve suratsızdım. Herkese dik başlılığımı gösterirdim. Ne kadar sert olursam o kadar insanların acıyan bakışlarını yok ederdim çünkü.

Her zaman güçlü durmak zorunda hissederdim. Her an omuzlarım dik olmak zorundaydı. Bir kere başımı yere eğsem saldırıya hazır beklerlerdi. Üzerime atlamak için her an açığımı beklerlerdi. Sibel ve tayfası okulda, evde ise kızından eksik kalmayan Seher Hanım. Uzun zamandır aklıma gelmedikleri için kendimi daha mutlu hissediyordum. En azından beni sabahları sinir eden bir Seher cadısı yoktu. Her an peşimde dolanan Sibel aptalı yoktu.

Ama Hüseyin amcamda yoktu işte. Onlar yoksa o da yoktu. Çok özlemiştim onu. Beni kolları arasına alıp sarılmasını, baba sıcaklığını hücrelerime kadar hissettirmesini özlemiştim.

"Normal bir kız olmadığını biliyordum da bu kadarını tahmin etmiyordum." Ateş'in alaylı sözcükleri kulağıma dolar dolmaz bakışlarım onu buldu.

Az önce ki heyecanım yerini üzüntüye bırakırken cevap vermedim. Derin bir nefes vererek bakışlarımı arabaya çevirdim. Hüseyin amcamı görmek istiyordum. Bunu Ateş'e söylersem izin vermeyeceğini biliyordum. Omuzlarım çaresizlik karşısında dik duruşundan ödün verirken etrafımda oluşan hareketliğe çevirdim bakışlarımı. Ateş arabaya bindirildikten sonra hissiz bakışlarla bende bindim. Ateş'in oturduğu koltuğun karşısına oturarak kafamı pencereye çevirdim.

Yine nefes alamıyor gibi hissediyordum. Ne zaman geçecekti bu his? Ne zaman gülecekti yüzüm? Yaşadıklarımı kaldıramıyor gibi hissediyordum. Ben böyle bir kız değildim. Ben bu kadar çöken bir kız değildim.

"Nazlı, iyi misin?" Değildim. Her yanım hastaydı. Kalbime giren bu virüsü söküp atamıyordum. Ne ilacı vardı ne de sonucu. Tüm yükler omuzuma binmişti ve ben artık kaldıramıyordum.

"İyiyim." Kuru bir sesle dile getirdiğim sözcüklerle yalandan bir gülümseme yerleştirdim yüzüme. Kan revan içinde kıvranıyorum diyemedim.

Ne yaşadıysam hiçbirini ben seçmemiştim. Artık bir şeyleri kendim yaşamak istiyordum. Birileri için değil, sadece kendim için. Mutlu olmak için. Doyasıya gülümsemek için. Ağladığım her geceye inat gülümsemek.

"Konuş benimle!" Kaşlarımı çatarak Ateş'e çevirdim kafamı. Hissiz bakışları yüzümde gezintiye çıkmıştı. Ah be Ateş, sende yapma demek istiyordum. Bir bakışınla beni yok etme.

"Ne konuşmamı istersin mesela?" Kendinden emin ve güçlü çıkan sesime ben bile şaşırmıştım. Ben güçlüyüm deme şeklimdi sanırım. Dışım güçlüyüm dese de içimi bir tek ben biliyordum değil mi?

"Neden böylesin?" bu soruya verebileceğim o kadar çok cevap vardı ki. Yine de beni her an kahreden o cevapları dudaklarım bir türlü dışarıya teslim etmiyordu. İçimde kaçak yaşayıp beni kahrediyorlardı her an.

"Bir nedene ihtiyacım yok." Diyerek başımı pencereye çevirdim. Onunla konuşmak istemiyordum. Ne komikti değil mi? Her an onun sesini duymak isteyen ben, şu an kabuğuma çekilmiştim. O da bana acı veriyordu çünkü.

AŞK'IN NAZ'I (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin