BÖLÜM (37)

13.5K 577 115
                                    

Dikkat dikkat! Bu bölüme rekor oy istiyorum. Final sahnesinde ağzınız açık kalacak çünkü.

İyi okumalar...

Kanatları varmış kalbin; sevince uçar, sevilmeyince göçermiş...

Hayat yine ustaca oyun oynuyordu. Benden aldıkları ile tatmin olmamıştı yine anlaşılan. Hep daha fazlasını istiyordu. Peki ya ben? Benim daha fazlasını istemeye hakkım yok muydu? Daha çok sevmeye sevilmeye, yüzümdeki kaslar ağırana kadar gülümsemeye, gözlerimden akan her tane yüzümde oluşan mutluluktan aksın çeneme doğru, üzüldüğüm zamanlar sadece ufak tartışmalardan olsun. Hayatın benden aldıklarını geri istiyordum.

Annemi geri istiyordum mesela. Benden gizlediği babamı, benden nefret eden Ateşi. Hayallerin kırılış sesi kulaklarımda uğulduyor ve yere sıçrıyordu her bir tane. Sadece izliyordum. Kırılmasına engel olamıyordum mesela. O kırılan parçaları elime alamıyordum. Onları birleştiremiyordum en önemlisi.

Yine hüzün akıtıyordu gözyaşlarım. Pes etmeden akıyordu çaresizce. Bir gün o yaşları silecek kişiyi bekliyordu usanmadan, bıkmadan. Dalgalar kadar öfkeliydim hayata. Benden çaldıklarını kayalara çarpıyordu. Ayı kıskanır olmuştum. Etrafında ki milyonlarca yıldızın ona göz kırpmasına hasta olmuştum. Güneşe özenir olmuştum; parlak ışığı ile etrafa çarptığında, insanların yüzünde ki tebessümü kıskanır olmuştum. Benim hayallerim vardı kırılsa da pes etmeyen, umutlarım vardı bitmek bilmeyen.

Yine koridorda oturmuş Ateş'in fizik tedavi odasından çıkmasını bekliyordum. Ben kendime şaşırıyordum artık. Saatlerce o odadan iyi haberlerle çıkmasını bekliyordum umutla. Yanına girmemi istememesine rağmen kapıda beklememi istiyordu.

Artık onu anlamaya çalışmaktan vazgeçmiştim. Biliyordum ki yine üzülen, kırılan ben olacaktım. Çaresizce sadece yaşanacakları bekliyordum. Kalbim, paramparça olmuş oluk oluk kanıyordu. Dilim sussa da yüreğim acıyla bağırıyordu. Ateş'in odadan çıkmasını istemiyordu bir yanım. Banu'ya kendi ellerim ile onu götürecektim. Onları yan yana izleyecektim. Yine susacaktım paramparça olurken.

Ona söylemek istediğim çok şey vardı. Söylersem kaybetmekten, susarsam acımaktan korkuyordum. Derin bir nefes alarak, dirseklerimi dizlerime koydum. Başımı ellerimin arasına aldığımda milyonlarca düşünce aynı anda akın etti. Beni bırakmayan tek şeydi bu lanet olası düşünceler. Kaldıracak gücüm yoktu. Ayaklarımın bağı çözülüyordu her an. Düşersem, kalkamayacağımı bilerek direniyordum. Nereye kadar giderse.

"Nazlı Hanım." Kulağımda çınlayan ince ses ile hızla başımı kaldırdım. Pınar Hanım acele ile yanıma vardığında panik bütün hücrelerime yayılmıştı. Ona bir şey olma korkusu içimi kaplarken, endişeyle ayağa kalktım.

"Doktor Hanım, Ateş... Ateş iyi mi?" Ellerim titremeye başlarken panikle sordum. Ses volümümün fazla çıkması ile Pınar Hanım'ın yüzünü bir gülümseme kapladı. Hem şaşkınlık hem de sakinlik kavrarken bedenimi, derin bir nefes alma ihtiyacı ile yanıp tutuştum.

"Merak etmeyin, Ateş gayet iyi. Çok önemli bir gelişme kaydettik bugün. Bunu size ilk olarak kendim söylemek istemedim." Yüzünde ki gülümseme artarken bana da bulaştığının farkında değildim.

"Ne gelişmesi?" Gözlerim parlarken, Pınar Hanım sesini kısarak bana bir adım attı.

"Ateş için yorucu bir fizik tedavi oldu fakat bugün aylar sonra ayakta durabildi. Ufacık bu saniyelerde kendi farkında olmasa bile yürüme ihtimali daha da arttı. Kollarından destek almadan ayakta beş altı saniye durabildi."

Üzerime binen heyecanla resmen konuşmayı unutmuştum. Ateş pes etmiyordu demek ki. Başarıyordu. O ayaklarına geri kavuşabilecekti. Eskisi gibi yürüyebilecekti.

AŞK'IN NAZ'I (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now