BÖLÜM (19)

14.5K 571 119
                                    

İyi okumalar...

Herkesin içinde yatan küçük bir çocuk vardır ya hani. Bazen koskocaman bir adamın ya da kadının içinden beş yaşında olan bir çocuk çıkar hani. Çocuklar gibi sevinirler birbirlerine sarılırlar. Çocuklar gibi şen şakrak olurlar. Aslında bunun yaşla ilgisi yoktur. Bu insanı insan yapan kalbinin içinde ki ruhla alakası vardır. Bir insanın ruhunda saklı kalan küçük çocuğun heyecanıdır.

Karşımda bana sırıtarak mavi gözlerini bir an bile ayırmadan bana bakan bir adam vardı. fazlasıyla dengesiz ve çocuksu olan bir adam. Kendisinden nefret ettirmek için her türlü canımı yakmaya hazır olan bir adam.

Evlendiğimiz ilk dönemlerde bana temizlik yaptırarak hayattan soğutmak isteyen bir adam, yeri geldiğinde gözlerinde ki kırgın ama dik başlı çocuğu gösteren adam. Fazlasıyla dengesiz ve yakmak için yanıp tutuşan bir adam. Canımı yakan ve kalbimi zorlayan bir adam.

Peki ya bu dengesiz adamın isteğini neden geri çevirmek istemiyordum. Onun yanına gitmek ve tüm gece onu izlemek istiyordum. Bu evliliğe oyunla başlarken ona acıyorum diyerek kendimi kandırmıştım değil mi? Aslında benim de ondan farkım yoktu. Bende onun kadar kırılmıştım. Onun kadar parçalanmış ve ruhumun en icra köşelerinde tekerlekli sandalyeye mahkum bırakılmıştım.

"Daha ne kadar orada dikilmeyi planlıyorsun. Uykum var ve uyumak istiyorum."

Ateş'in sesi ile kararsız bakışlarım onu buldu. Neden benim dengemle oynamak hoşuna gidiyordu ki. Neden mantıklı olanı yapmak içimden gelmiyordu. Olmaz demek bu kadar zor muydu? Ateş'i geri çevirmek bu kadar zor muydu benim için.

Kafamı toparlamak için birkaç saniye bekledim. "Ben..." bir türlü söylemek istediğim şeyleri kafamda toparlayamıyordum.

"Ben odama gitsem iyi olacak." Sesimin duygusuz çıkmasına sevinmiştim. Çünkü şuan da duygu karmaşası içindeydim.

Ayaklarıma yön vererek ona sırtımı döndüm. Bakışlarının üzerimde olduğunu bilmek bile beni germekten başka bir şey yapmıyordu. Neden bu kadar geriliyordum ki onun yanında olduğum zaman.

"Ben seninle uyumak istiyorum bu gece. Şimdi şu inadını bir kenara at ve yanıma gel."

İtiraz istemeyen sesi ile gözlerimi kapattım. Neden o lanet olası odadan çıktığımı anlamıyordum. Şuanda neden bu kadar stres yaptığımı da bilmiyordum. Tek bildiğim Ateş'in benimle uyumak için diretmesiydi.

Nefesimi vererek ona döndüm. Kaşlarını çatarak yaptığım her hareketi izliyordu. Bunu fark etmem ile içimde bir şeylerin kıpır kıpır ettiğini hissettim. Yanına gitmek ile gitmemek arasında birkaç saniye beklediğim o anlarda Ateş sinirle nefesini verdiğinde derin bir nefes ile yanına ilerledim.

Şuan neden öyle bir şey yaptığıma dair hiçbir fikrim yoktu. Tek bildiğim Ateş'in buna ihtiyacı olduğuydu. Benimde buna ihtiyacım olduğunu es geçiyordum.

Yanına gelerek önünde durdum. Ne yapacağımı bilemez bir şekilde bakarken hafifçe yatağa vurması ile yatak başlığına sırtımı yaslayarak oturdum.

"Neden bu kadar inatsın! Şu yatağa uzanıp bana sarılmak bu kadar zor mu?" kulaklarımın doğru duyduğuna emin olmak istercesine gözlerimi kırpıştırarak ona baktım.

Yüzünde sinirli bir ifadeden çok masum bir ifade vardı. Maviş gözleri koyulaşmış ve inatla bakıyordu. Maviş mi? Ben ne dediğimi kesinlikle bilmiyordum bu gece. Hatta şuanda bu yatakta oturmayı bırakın bu odada Ateş ile aynı nefesi almamız bile yanlıştı.

"Sen uyu. Sen uyuyana kadar burada bekleyeceğim." Dedim. Sesimde ki sakinliğin düşüncelerime de yansımasını isterdim. Lakin düşüncelerim birbirine dolanmış kolye zincirleri kadar karmakarışıktı.

AŞK'IN NAZ'I (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now