Bölüm (20)

15.2K 615 139
                                    

İyi okumalar...

Mantıklı insanlar neden duygusuzdur bilir misiniz? Mantıklı insanların acıları fiziksel değil ruhsaldır. Mantıklı insanın duyguları yoktur. Çünkü ruhu çoktan son hücresine kadar ölümü tatmıştır.

Peki ya duygusal insanların neden zihni körelir bilir misiniz? Duygusal insan kalbinin sesini dinler, onun dili kalbidir. Dudaklarından çıkan her kelime kalbinin en derinliklerinden gelir. Her duyguyu en içten şekilde yaşayarak hisseder. Sonunda ya mutlu olur ya da göz yaşları yağmur olur. Çünkü beyni kalbi tarafından ele geçirilmiştir. Ve zihni her geçen duyguları yüzünden körelmiştir.

"Çok heyecanlıyım Nazlı."

Yerinde duramayan Duru sevinçle yanıma gelerek kollarını boynuma doladı. Bende onun bu şapşal haline gülümseyerek sarılmasına karşılık verdim. Benden ayrılarak dolabının karşısına geçti tekrardan.

"Sadece ufak bir mangal partisi. Abartmıyor musun?" kollarımı göğsümde birleştirerek hala ne giyeceğine karar vermeye çalışan Duru'yu izliyordum.

Eline pembe bir kazak alarak bana döndü. "Ufak mı? Bizim ailemizde yıllardır bu mangal partisi denen şey gerçekleşmiyor." Elinde ki kazağı yatağının üzerine bırakarak hüzünle bana döndü.

Ellerimi çözerek yanına gittim. Ben kendi yaralarımı saramasam da kimseye yara olmayacağıma ant içmiştim. Omuzuna dokunarak yatağa oturmasını sağladım. Bende yanına oturdum.

"Ben seni üzmek istemedim Duru." Dediğimde dolmuş olan gözlerini nazikçe silerek bana döndü.

"Sen istesen de beni üzemezsin ki." Gülümseyerek söylediği sözler karşısında bende ona gülümsedim.

"Sadece bir pantolon bir kazak yeter. Önemli olan ne giydiğin değil nasıl vakit geçirdiğin." Dediğimde gözlerini birkaç saniye üzerimde gezdirdikten sonra ayağa kalktı. Elinde ki kazağı dolaba koyarak bana döndü.

"Haklısın Nazlı. Ama yine de şık olmakta önemli." Demesi ile kafamı iki yana sallayarak gülümsedim. Her zaman ki tatlılığından ödün vermeyen Duruydu.

"Tamam o zaman sen şık bir şeyler seç ve giyin. Bende Ateş'e bakayım." Diyerek ayağa kalktım. Kafasını gardırobunun içine sokan Duru bir şeyler mırıldanırken ben de odasından çıktım.

Üçüncü ayı bitirmek üzereydik. Ateş ile olan sahte evliliğimin dördüncü ayına az bir zaman kalmıştı. Mehmet Bey ile eylül ayında kaydımı özel bir okula yaptıracağı ile ilgili konuşalı uzun zaman olmuştu. Ateş'in elimi yakmasından ve fizik tedaviye başlamasının üzerinden ise iki hafta geçti.

Kolumda ki yanık izi çoktan iyileşmiş olsa da ufak bir iz kalmıştı kolumda. Ve bu da benim o anı hafızamda canlı tutmamı sağlıyordu her zaman. Derin bir nefes alarak Ateş'in odasının önünde durdum. Bugün günlerden pazardı. Mehmet Bey ve Doruk mangal yapmak istemişlerdi. Havalarda düzelmeye başladığı için Esma Hanım da yok diyememişti.

Ateş'in kapısını iki kere tıklattım. Ses gelmeyince kulpu indirerek yavaşça açtığımda Ateş'in kazağını giymeye çalıştığını gördüm. Aldığım nefes ciğerlerimde tıkalı kalmıştı o an. Anlayamadığım bir şekilde kalp atışlarım hızlanmıştı. Ateş sinirle kazağı yere attığı zaman beni fark etti. Heyecanla ne yapacağımı şaşırdığım anlarda Ateş'in nefret dolu bakışları beni kendime getiren şey oldu.

Yanına ilerledim ve saniyeler önce yere attığı beyaz kazağı elime aldım. Ona döndüğümde yanaklarımın kızarmamasını umut ederek yanına yaklaştım. "Neden seslenmedin?" sesimin pürüzsüz çıkması rahatlamamı sağlamıştı.

AŞK'IN NAZ'I (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin