BÖLÜM (39)

14.8K 594 100
                                    

Medya: Nazlı Demirsoy :)

Ve final bölümünden önce ki son bölümümüz. Bu hikaye de buraya kadarmış demek ki diyelim artık.

Şimdilik tabi!

Yarın detaylıca konuşacağım zaten sizinle. Sormak istediğiniz bir şey varsa; karakterler olsun, aklınıza takılan bir şey olsun ya da bölümlerde hoşunuza gitmeyen herhangi bir şey olsun. Yorumlarda belirtin ki size zevkle cevap vereyim.

Neyse çok konuştum yine. :)

İyi okumalar...

Yağmur oldun aktın üzerime. Kalbimi serinleten kişi oldun. Bir rüzgar esti üzerime. Her zerrem ile hissettim. Üzerimde bıraktığın etkiyi sevdim belki de. Kalbime güneş olup ısıtmanı sevdim. Gecelerime ay olup aydınlatmanı sevdim. Hiç süslü sözler söyleyemedik birbirimize. Çünkü senin kalbin başkasına aitti. Benimki ise sana...

Yine de her şeyinle sevdim. Bağırışınla sevdim. Yaptığın eziyetlerle sevdim. Canımı yakmana bile aşık oldum. Ne yaparsan yap, kalbimde ki boşluk yok oluyordu her an. Şimdi ise o boşluk çok derindi. Çok uzaktık birbirimize.

Bir kere kalbine dokunmama izin verseydin; şuan bavulumu toplayan kişi ben olmazdım belki de. Bir kere o duvarlarını indirseydin mutlu olmayı deneyebilirdin. Denemekten hiçbir zarar gelmezdi emin ol. Sen onu bile çok gördün.

Beni istemediğin halde yakın davranman yüzünden zayıf düşmüştü bu kalbim. Umut tohumlarına bağlarken onu, ipini bir anda bırakacağını bilemezdi. Sevdiğim sana rağmen hiç vazgeçmedim. Pes etmek nedir bilemedim belki.

Sadece kendi eşyalarımı almıştım. Bavulun kapağını kapatırken içimde ki sıkıntı her an daha da büyüyordu. Gitmek bu kadar kolaydı demek ki. Ona hislerimi söylemeden gitmek istemiyordum. Ona her şeyi anlatmam lazımdı. Ne diyeceğimi bilmiyordum. Ona, şuanda her şeyi anlatmam da pek mümkün gözükmüyordu. Bu sebeple; hemen etrafıma bakındım kağıt ve kalem için.

Temiz bir kağıt bulduğumda yatağımın üzerine oturarak derin bir nefes verdim. Her şeyi gözlerinin içine bakarak söylemek isterdim. Elini tutarak, mavi ışıltılarda kaybolarak... hayat bazen mümkün olamayan şeyleri yaşamamızı sağlıyordu.

Ellerim titreye titreye her bir satırda gözyaşlarımı akıtarak içimden geçen her şeyi yazdım. Onu nasıl hiçbir karşılık beklemeden sevdiğimi. Bu evliliğe neden evet demek zorunda kaldığımı. Onun, Banu'ya bakarken nasıl canımın yandığını. Her şeyi yazdım.

Ona veda ettim bu satırlarda. Kalbimin attığı bu satırlarda nokta koydum bize. Olamayacak bir hayale kucak açacak kadar saf olan kalbim, tüm kapılarını kapattı duygulara. Bu evden çıktıktan sonra artık tek hayalim elime mesleğimi almak olacaktı. Her şeyin uğruna; gülümseyerek devam edecektim.

Ateş, sevmeyi öğreten adam. Sevmeyi ve karşılık beklemeden kalbin nasıl attığını öğrendiğim bu duyguları unutmam gerektiğine karar vererek çıkacaktım. Mehmet Bey'e bu borcu nasıl öderdim, bilmiyorum.

Yalnızlık, benim evim iken onu kısa süreliğine terk etmek iyi gelmişti. Beni yalnız bırakmasa da acılar, yine her şeye rağmen güzeldi. Ateş'in eski sağlığına kavuşacak olması da kalbimde ki ağlayan coşkunun tomurcuklanan sevinciydi. Yeni bir sayfa, yeni bir adım demekti. Bugünün geçmiş olacağını bilerek yaşadım bunca zaman.

Ateş'i sevdim. Her gün bir umutla uyandım yeni güne. Her gün sevilme ihtimali ile karşılaştım. Dengesiz tavırları aklımı kurcalayan en önemli nokta oldu bana. Kalbim, her gün ağladı. Gözyaşlarım dinmedi. Yüreğim her an göz göze geldiğimiz de pır pır etti. Yine de yetmedi. Ona kendimi fark ettirmeme yetmedi.

AŞK'IN NAZ'I (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now