BÖLÜM (38)

14K 570 87
                                    

İyi okumalar...

Bir zaman gelir sessizlik ihanet olur. Benim ihanetim kendi gölgemi bile senden kıskanmamdı belki de. Senin gözlerine bakarken, başkasını görmenin ne kadar acıttığını bilseydin, Banu'nun gözlerine değil yüzüne bile bakmazdın. Bir kez gidenin bir daha gitmeyeceği meçhuldü fakat kalpten gidenin bir daha dönmeyeceği çok net yazılmıştı aşk kokan satırlara...

Dişlerimi sıkmaktan dolayı çenem sızlıyordu. Tek sızlayan şeyin çenem olmasını çok isterdim. Elden gelen bir şey olsaydı şu dakikada yapardım. Aşk her zaman kıymet bilmeyene mi kapılırdı? Gözlerine bir bakış ile dokunanı değil, tenine dokunanı severdi galiba.

Ateş'in sert sesi kulaklarıma dolarken ona bakmadım. Ona dokunan Banu'nun varlığına dayanamadım. "Kes şunu!" yanımda hissettiğim hareket ile Banu'nun yanıma oturduğunun bilincindeydim. Canım yanıyordu ama susuyordum.

Hakkım yoktu ona tek kelime etmeye. Onun sevdiği ben değildim. Dilim sükut, kalbim kıyametti. "Ben sadece seni-" gözlerimi devirerek kafamı Ateş'e çevirdim.

İlk defa izin verdim, nasıl acıdığımı hissetsin istedim. Nasıl canımın yandığını görsün istedim. Göz göze geldiğimizde gözlerinde ki his içimi yakıyordu. Gözlerini kaçıran taraf o olduğunda konuşmaya çalışan Banu'nun lafını sertçe kestim.

"Ne halt yiyeceksen bunu benim yanımda yapma." Gözler bana dönerken Banu'ya attığım bakışlar kendimden ürkmeme neden oldu. Bu ben değildim. Ben insanlara çatan taraf değildim.

"Sen ne ka-" Ateş derin bir nefes vererek bakışlarını Banu'ya kilitledi. Benim gözüm ondayken onun gözleri Banu'daydı.

"Nazlı'nın, benim karım olduğunu unutma Banu!" Ateş'in keskin sesi şaşırmama neden olsa da şuan da acıyan kalbim bunun tam bilincinde değildi.

"Karın olduğunun bilincindeyim canım. Aynı zamanda bir şeyin daha bilincindeyim." Tiksindirici bir ses tonuyla kahkaha atarak bana döndü. Kendi kendime sakin kalmak için telkinlerde bulunuyordum zira bu kız benim sinir katsayımı çok zorluyordu. Alayla kaşları havalı bir eda ile süzülerek dudaklarını araladı.

"Seninle konuşmak istediğimde ve senin evli olmadığına inanmak istemediğimde beni ikna bile etmemiştin. Ve sevgili Nazlı, Ateş'e bunun nedenini sorduğumda kağıt üzerinde bir evlilikten ibaret olduğunu fısıldamıştı gözlerimin içine bakarak." Nefesini vererek memnun bir gülümseme ile Ateş'e döndü.

Yutkunduğum anda boğazımda bir acı hissettim. Somutluk ilgisi hiç olmayan yaşadıklarımın tarifi olan bir acı. Göklere çıktığım o kısacık anda yine kendimi yerde bulmuştum. Ateş'in gözünde ki değerimi net kavrarken bakışlarım Banudaydı hala.

Her zaman ne yapacağını bilen bir kız olmuştum. Tüm tavırlarım kalbimle eş değerdi. İçimden ne geçerse onu yapardım. Canım mı yandı, bana bunu yapana hesabını sorardım. Her zaman içimde bir yerlerde varlığını sürdüren o boşlukla yaşardım. Bilmediğim duyguları yaşamadığım zaman canım çok yanar zannederdim. Keşke diyorum şimdiyse.

Keşke o duyguları da yaşasaydım. Anneme doya doya sarılsaydım mesela. Babamın elini sımsıkı tutup bir daha bırakmasaydım. Deli dolu olsaydım mesela anı yaşasaydım. Ateş'in içimde açtığı o delik zehir gibi büyüyordu içimde. Her saniye daha da artıyordu acı. Belki gözlerim ağlamıyordu. Peki ya kalbimden akan o gözyaşlarını ne zaman görecekti?

"Banu, bunları konuşmanın yeri değil." Ateş'in kaşları çatılmış, burnundan soluyordu resmen. Yüzüme bakmamaya ant içmiş gibi direkt Banu'ya bakıyordu. Bu benim canımı daha da sıkarken gözlerimi pencereye çevirdim.

AŞK'IN NAZ'I (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now