BÖLÜM (15)

16K 635 149
                                    

İyi okumalar...

Doktor elindeki kalemi formasının cebine koyarak bana gülümsedikten sonra konuşmaya başladı.

"Nazlı Hanım nasıl hissediyorsunuz kendinizi?" Bana yönelttiği soru ile dikleşmeye çalıştığımda Hüseyin amcam hemen yardımıma koştu. Ona minnet dolu bir gülümseme yolladım.

"Halsiz hissediyorum elimi kaldıracak halim yok."

Nihat Bey, daha önce hastaneye geldiğim zaman beni muayene eden doktordu. Mehmet Bey'in beni buraya getirmesi ile ilk o zaman tanışmıştık. O gün ki tavırlarım aklıma gelince mahcup bir şekilde bakmaya başladım. Adam bana yardım etmek için uğraşırken ben ona ters ters davranmıştım.

"Size verdiğimiz ilaçlardan dolayı bitkin hissetmeniz çok normal. Kolunuzda ki yanığın az sonra hemşire arkadaşlarım pansumanını değiştirecekler. Yarın sabahta kendinizi iyi hissederseniz sizi taburcu ederiz."

Yarın taburcu olacağımı duymam ile biraz moralim bozulmuştu. bu havayı solumaya bir dakika tahammül edemiyor iken tüm gece burada olmak. Sanırım çok zor bir gece beni bekliyor olacaktı doktora hafifçe gülümsedim.

"Teşekkür ederim, her şey için." Doktor dediklerimi anlamış bir şekilde gülümseyerek başını salladı.

"Yalnız sizden istediğim bir şey var Nazlı Hanım, bundan sonra beslenmenize daha dikkat etmenizi rica ediyorum. Stresten veya stres yaratacak herhangi bir şeyden uzak durun. Bu sefer geçirdiğiniz sinir krizi hafif bir ataktı. Bir sonraki atağınız aynı şekilde olmayabilir. Yarın sabah vizite tekrardan geleceğim zaten dinlenmenize bakın. İyi akşamlar."

"İyi akşamlar." Diye mırıldandım.

Stres ve stres yaratacak herhangi bir şey... Kendimi bildim bileli stres olmadan bir günüm geçmezdi. Önceleri Seher ablanın istekleri, yaptıkları... Yetmezmiş gibi kızı Sibel'in kaprisleri, bana hava atma çabaları, laf sokmak için yer araması...

Kendimi onlara cevap vermemek için odama erkenden kapatırdım. Sırf onlara cevap vermeyeyim, Hüseyin amcam benim yüzümden arada kalmasın. Huzurları benim yüzümden bozulmasın diye şimdi ise Ateş...

Ateş hepsinden çok farklıydı. Beni strese sokmaktan çok canımı yakmak için uğraşıyordu. Onun ettiği laflar acımasızlıktan çok yakıcıydı. Dili tutuluyordu insanın her seferinde ima ettiği şeyler. Ona cevap vermemek için çabalamıyordum.

Daha doğrusu çabalayamıyordum.

Bana ima ettiği her bir kelime her bir hücremin milyonlarca parçaya ayrılıp teker teker tüm bedenime saplanması demekti. Her bir hücremin ayrı ayrı kanaması demekti.

Yine de durmaksızın kanatmak için her şeyi yapıyordu. İçimden bir şey çekiliyormuş gibi hissediyordum. Onun tek kelimesi ile bedenimde ki tüm hayat enerjimi kopara kopara çekilip alındığını hissediyordum.

Canım yanıyordu ama bu acı fiziksel acının yüzlerce kat fazlasıydı. Son zamanlarda özellikle şu birkaç dakikadır zihnimin içinde dönüp dolaşan isme bir anlam verememekle birlikte, zihnimin her saniye onunla dolup taşması kendime kızma nedenimdi. Gözünü bile kırpmadan beni yakan adamdan bahsediyorduk. Pişkince bilerek olduğunu itiraf eden bir adamdan bahsediyorken aklımda onun varlığını hissetmem öfkelenmeme neden oluyordu.

"Kahve gözlüm?" Omzuma dokunan parmaklar ile sıçrayarak gerçek dünyaya döndüm. Benden cevap bekleyen bakışlara, anlamsızca bakmaya devam ettiğimde gözlerinde gördüğüm endişe pırıltıları ile yutkunarak kafamı sağa sola salladım.

"Nazlı? İyi misin kızım?" Yutkunarak kafamı aşağı yukarı salladım. Kendimi bitkin hissederken birde durup Ateş'i düşünmem daha da yormuştu beni.

AŞK'IN NAZ'I (TAMAMLANDI)Место, где живут истории. Откройте их для себя