BÖLÜM (35)

13.5K 532 124
                                    

Bu bölüm tatlı mı tatlı okuruma gelsin. Sumeyye991 💙

İyi okumalar...

Kurumuştu gözyaşlarım, akıtacak kadar kalmış mıydı sahi? Kazanabileceğini sanma gökyüzü, kimse benim kadar fırtına kopartamaz. Çok karamsardım. Gerçekler yüzüme çarparken, nasıl Ateş ile iyi bir geleceğimin olduğunu hayal edebilirdim ki. Onun kalbi başkasına aitti. Banu ağladığında onun canı yanıyordu. Bunu gözlerinde görmüştüm. Yüzü bembeyaz olmuş, gözlerini sımsıkı kapatmıştı.

Banu, Ateş'in sevgisini hak edecek ne yapmıştı da bu kadar güzel seviliyordu. İlk defa bir kıskançlık ile dolup taştı içim. Ateş'i terk etmesine rağmen, hala seviyordu onu. Hala onun için canı yanıyordu. Kendi yaşadıklarından ders çıkarmıyordu. Belki de çıkaramıyordu.

Ateş, herkese sert bir adam olsa da o kıza nasıl baktığını görmüştü şu gözlerim. Keşke... keşke şahit olmasaydım o ana. Bu kadar güzel seven bir adamın kalbini almak isterdim. O bakışlarında ki yumuşaklığı görmek için neleri feda etmezdim. Canım yansa da sırf o bana aşkla bakacak diye sesimi çıkarmazdım. Sırf beni kollarına alacak ve saracak diye tüm bağırışlarına katlanırdım. Beni bir kere sevse, onun için her şeye katlanırdım.

Gözlerim evin kapısında gezinirken titreyen ellerime inat başımı dik tutarak zile bastım. Dudaklarımı ısırırken kapı açıldı. Duru'nun öfkeli bakışları beni bulduğunda yumuşadı. İçeriye doğru bir adım attığımda kollarını bana sımsıkı doladı. Kendimi çok zor tutuyordum. Acı, gözlerimden akarken zor dayanıyordum.

"İyi misin?" geri çekildiğinde omuzuna dostça elimi koyarak gülümsedim. Kimseyi benim yüzümden mutsuz edemezdim. Kendi mutsuzluğumu, yaşadığım acıları onlara armağan edemezdim.

"İyiyim, ya sen?" gözlerini kaçırarak ellerini iki yana açtı. Dudaklarını birbirine bastırarak kafasını salladı. Dudaklar yemin içmişti konuşmaya. Acılar seferber etmişti tüm gözyaşlarını geçmişe...

"Haydi, içeri geç. Kapıda kaldın." Beni kolumdan tutup içeri çektiğinde bir ağırlık hissettim kalbimin üzerinde. Bu evde istenmiyormuş hissi bedenimi kaplarken zorlukla kafamı kaldırdım. Ruh gibi sessizce yürüdüm saniyeler boyu.

Salona geçtiğimizde Mehmet Bey'in gözleri beni buldu. Tedirginlik hissi buram buram yayıldı tüm hücrelerime. Korkularım gün yüzüne çıkarken, gerçekleri yüzüme savurdu. Gergin ifadesi yüzünden okunurken ayağa kalkarak gülümsedi.

"Biraz konuşalım mı güzel kızım?" Adımlarım kendiliğinden durduğunda bir korku ele geçirdi tüm zihnimi. O korku boğazıma doğru bir ip geçirirken kafamı salladım sessizce.

Duru ile Esma Hanım da tedirgince Mehmet Bey'e bakarken adımlarımız yukarıya doğru yol aldı. konuşacaklarımız şimdiden canımı yakmaya başlamıştı. Beynimde dolanan umutsuz tilkiler ile Mehmet Bey'in çalışma odasının önünde buldum kendimi. O kadar dalmıştım ki Mehmet Bey'in içeri geçip beni beklediğini, ismimi seslenmesi ile fark ediyordum. Derin bir nefes çektim ciğerlerime. Nefesim takılı kalırken karmakarışık olan duygularımla içeriye geçtim.

Kapı kapanma sesi ile kendimi hazır etmeye çalışsam da az çok tahmin ediyordum konuşacaklarımızı. Mehmet Bey derin bir iç çekiş ile masasına oturdu. Bir süre gözleri masasının üzerinde duran kum saatinde takılı kalırken, o kum taneleri gibi olmak istedim. Kısa da olsa Ateş ile birlikte olmak, ona sarılmak, onun yaralarını sarmak istedim.

Ona ilaç olmak istedim en önemlisi.

"Nazlı, biz bu yola adım attığımızda Ateş'in yaşadığı zorluklardan sana bahsetmiştim. Açık konuşacağım sana karşı, Ateş çok değişti. Bunun nedeni sensin. Eskiden her an, her saniye intihar edecek korkusu ile yaşardık. Sofraya bile inmezdi. Yemek yemez, odasından dışarı çıkmayı bırak kafasını bile çıkartmazdı."

AŞK'IN NAZ'I (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now