BÖLÜM (27)

13.6K 557 123
                                    

İyi okumalar...

Bazen çok canı yanar insanın. Ruhu sonsuzluğa kucak açar, bedeni ise dünyada ki teslimiyete devam eder. Ruh bir kez ölür beden bin kez. Ruhumun cayır cayır yandığını görmüştüm. Hem de daha beş yaşındayken. Acı çekmenin nasıl bir şey olduğunu o yaşta öğrenmiş, hala yanan ruhumu söndürecek bir su bulamamıştım. Küllerimi toplayacak bir çift el, yaralarımı iyileştirecek beni saracak sıcak bir göğüs. Beni koruyacak ve gözyaşlarımı silecek masum bir kalp.

Ben bunları Ateş'e sunmak için her şeyimi verirdim. Gözlerinde bir kez olsun beni görebilsem. Bir kez olsun kalbinin ışığı olabilsem her şeyi yapardım.

Peki şuan hissettiğim huzur?

Uykunun tatlı kollarından ayrılırken gözlerim aralandı ve tekrar kapandı. Kendimi bu kadar iyi hissetmemin sebebi neydi? Başımın altında hissettiğim kıpırtılar ile zihnim iyice açılırken aniden gözlerimi açtım. Kafamı yana çevirdiğimde başımın altında ki kıpırtının nedeninin Ateş'in kolu olduğunu fark ettim.

Biz dün birlikte uyumuştuk. Şaka gibi gelse de gerçekliği bambaşkaydı. İlk defa yalnız olmadığımı fark ederek uyanıyordum. İlk defa gözlerimi açtığımda yüreğimden acılar fışkırmıyordu. Bir huzur tınısı esiyordu odamın derinliklerinde.

Gülümseyerek yavaşça başımı kaldırarak kolunu karnına koydum. Yan dönememesi içimi burkmuştu. Nasıl uyuyordu acaba diye düşünmeden edemedim. En önemlisi ise nasıl atlattı bu kadar acıyı?

Çok canını yakmıştı o kız. Her zaman soğuk olan gözlerin altında ki acıyı fark edebiliyordum. Yüzüne taktığı maskeyi başarılı bir şekilde sürdürüyordu lakin geceleri o maske kayıyordu yüzünden. Acı doluyordu gözleri. Belki de o acıdan arınmak istiyordu artık.

Bu düşüncem umutla atan kalbime iyi gelirken ona doğru döndüm. Yüzüme yayılan gülümseme ile uyanana kadar onu izledim. Bir daha yakalayamayacağımı bildiğim için her zerresini aklıma kazıdım. O mavi bakışların gülümseyerek bana bakmasını isterdim. Kıpırdanmaya başlayan Ateş ile sessizce yataktan kalktım. Ateş uyanana kadar üzerime açık mavi bir kazak altına da siyah Jean bir kot pantolon giyindim. Yüzüme üç dört kere art arda su çarparak kendime gelmek için çaba sarf ettim. Aynaya baktığımda her zamanki Nazlı vardı karşımda. Saçlarımı özenle tarayarak at kuyruğu yaptım.

Belki de vücudumda yıllardır değer verdiğim tek yerim saçlarımdı. Saçlarım uzun ve hafif dalgalıydı. Uzun saça bayıldığım için kestirmeye kıyamıyordum. Kalçama gelmesine çok az kalmıştı. Derin bir nefes alarak odama girdim Ateş gözlerini açmış tavana bakıyordu.

"Günaydın." Dediğimde kafasını bana umursamaz bir şekilde çevirdi.

"Neden renkli giyindin?" diye sorduğunda ellerimle oynayarak yanına ilerledim.

"Siyah giymekten çok sıkıldım. Biliyorum bu senin kurallarından biri ama bir seferlik izin ver. Sıkıldım." Gözlerine baktığımda kaşlarını çattı.

Söylediklerim üzerine sadece nefesini vermişti. Dakikalardır tavanı seyrediyordu. Çekinerek yanına oturdum. Ellerinden destek alarak kendini az da olsa yukarıya çekti. Bende yüzüm ona dönecek şekilde yanına konumlandım.

"Anlat bana!" dediğimde mavi gözeri üzerime çevrildi. Kaşlarının çatık olması yüzünü olduğundan daha da sert gösteriyordu. Dudaklarını birbirine bastırdı. Sanki dudaklarının arasından kayıp gidecek olan birkaç sözcük varmış gibi.

"Bakma bana öyle!" diye sert bir nefes verdiğinde bakmaya devam ettim. Rüyasında kötü bir şeyler görmüştü. Ya da berbat başlamıştı güne benim aksime. Ne olursa olsun bana anlatmasını sağlayacaktım.

AŞK'IN NAZ'I (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now