BÖLÜM (26)

13.7K 599 124
                                    

İyi okumalar...

Hayat tarafından defalarca sarsılmıştım. Hala o sarsıntıların enkazları ile yaşıyordum. İçimde bir yerlerde; bir ses en büyük enkazın annem olduğunu söylerken ben her gün biraz daha hayata tutunmaktan vazgeçiyordum. Avuçlarımın arasından kayıp gitmekte olan o ipe daha da sıkı tutunmak için hiçbir çaba sarf etmiyordum.

Edemiyordum.

Dur diyordu bir şey. Bırak ne olacaksa olsun. Her an bir sonraki anın hesabını yapmaktan yorulmuştum. Zihnimde ki karmaşa açık bir yol bulamamış ve birbirine daha da girmişti. Uzakta bir yerlerde ufak bir mutluluk parçası görsem belki o ipe asılacak ve ellerimin arasından kayıp gitmesine izin vermeyecektim.

Odanın sessizliği yüzüme çarparken gecenin sükuneti çökmüştü pencereden vuran ışıkla beraber yüzüme. Gözlerimi kapatarak uyumaya çalıştığımda uyuyamamak, yatağın içinde bir sağa bir sola dönmekten bunalmıştım artık. Derin bir nefes ile yataktan bacaklarımı sarkıttım. Ayağa kalkarak odanın ışığını yakmadan penceremin önüne ilerledim.

Ayın parlak ışığı yüzümü aydınlatırken pencerenin kulpunu tutarak kıvırdım. Yüzüme vuran serin hava ile gözlerimi kapatarak huzurumu bulmaya çabaladım anılarımın içinde. Ağaçlar bile durgundu bugün. Rüzgar geceye küsmüştü. Ay her zaman olduğu gibi geceyi yalnız bırakmamıştı. Karanlıkta beni...

Bir elimi pencerenin kenarına yaslayarak gökyüzünü izlemeye başladım. Hafif esen rüzgar ile biraz üşüsem de aldırış etmeden gözlerimi gökyüzüne diktim. Bu gece yıldızlar da aya veda etmiş olmalıydı. Ay bu gece yalnız başına bekliyordu geceyi.

Kulaklarımın işittiği ses ile ürkekçe arkamı döndüm. Kapı kulpunun çevrilme sesi kulaklarımı doldururken, kalp atışlarım zirveye çıkmak için yoğun çaba sarf ediyordu. Korku bedenimi ele geçirmeye başlarken hareketsizce kapıya bakıyordum. Aklımın ucundan geçenler delirme seviyeme gelmeme sebep olacak türdendi. Derin bir nefes alma ihtiyacı hisseden ciğerlerim ile sessizce parmak uçlarımda kapıya doğru yürümeye başladım. Kapının arkasına geldiğimde kapının bir kez daha açılmaya çalışması ve açılamaması ile rahatladım. Dışardan gelen küfür sesi ile kaşlarım kalkarken, elim kapı kulpunu bularak çevirdi.

Kapı kolunu sert bir şekilde indirdiğimde karşımda yastığı ile birlikte bana bakan bir ateş kesinlikle beklemiyordum. Gözlerim yuvalarından çıkacak kadar açılırken Ateş, kapıyı açmam ile elinde tuttuğu yastığı bana uzattı.

"Ateş?" diye sessizce fısıldadım. Soru işareti barındıran sesimi umursamadan tekerlekli sandalyesini içeriye doğru ittirmeye başladığında hala ne olduğunu anlamamıştım. Şaşkınca onu izlediğimde sesi kulaklarımda hayat buldu.

"Kapıyı kapatmayı düşünüyor musun? Birde pencereyi açmışsın. Soğuktan donmak mı amacın!"

Kapıyı açtığım gibi sessizce kapattıktan sonra yatağımın yanında duran Ateş'e ilerledim. Açıklama yapmak zorunda gibi hissetmeme neden olmuştu söyledikleri. Suçlu psikolojisine girmiştim anlamadığım şu kısacık zaman diliminde.

"Hava almak için açmıştım pencereyi. Malum sen izin vermiyorsun dışarıya çıkmama geceleri." Son cümlelerimin üzerine vurgu yaptığımda Ateş'in can yakan gözleri üzerimde dolaştı.

"Burada ne arıyorsun bu saatte?" diye bir soru çıktı kuruyan dudaklarımın arasında. Merak duygum hat safhaya çıkarken, Ateş umursamaz bir omuz hareketi ile gözlerini bana esir etti.

"Uyumak için geldim." Dediğinde önce doğru duyup duymadığımı anlamak için söylediklerini tekrar ve tekrar tarttım. Benim odamdı burası. Yani bu evde kaldığım sürece bana ait olan oda.

AŞK'IN NAZ'I (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now