BÖLÜM (28)

12.9K 589 108
                                    

İyi okumalar...

Her yerden kanamak...

Hissettiğim tek şey buydu. Koltukta oturmuş karşımda neşeyle Ateş ile konuşmaya çalışan kızı izliyordum. Onu yaralayan, kalbini söküp alan ve sakat kalmasına neden olan.

Ben mi?

Acı içinde kıvranıyordum. Tüm vücudum kesikler içinde kalmıştı. Karanlık bir sokakta yalnız başına kalan, yardıma muhtaç bir kız düşünün. Kurtulacağını ümit eden, korksa da kalbinin seçtiği kişiye güvenen. Ben güvenemiyordum.

Kalbimin seçtiği, beni parçalara ayıran yaralı adama ben güvenemiyordum. Karşımda gözlerinde aşkı gördüğüm adam vardı. Acıyla kalbi atan, geçmişi sızlayan adam...

Banu çok güzel bir kızdı. Beline kadar uzanan dalgalı sarı saçları vardı. Mavi gözleri ile yüzünden silmediği ve benim gittikçe moralimin bozulduğu gülümsemesi vardı. Enerjisi yüksekti. Ve gerçekten de çok kibar bir şekilde konuşuyordu.

Senin saçlarının yanında o sarı saçlar ne ki diyen iç sesime burukça gülümsedim. Ateş, Banu geldiğinden beri bir kere bile başını benden tarafa çevirmemişti. Bu durum kalbimi çok acıtsa da kalbinin sahibi ben değildim. Bunun bilincinde olmak çok canımı yakıyordu.

"Bu sene son senem. Türkiye'ye gelmişken Ateş'i görmeden dönmek istemedim Almanya'ya. Çok özlemişim."

Ateş'in gözlerine bakarak söylediği cümleler, umut bahçemde yeşeren çiçeklerin solmasına neden oldu. Ateş'in tepki vermemesi, yine de az da olsa rahatlamama neden oluyordu. Derin bir nefes alarak yanımda yumruklarını sıkmış olan Duru'ya baktım. Sinirden yüzü kıpkırmızı olmuştu. Onun içinde zor bir durumdu. Abisinin yürüyememe sebebi salonun ortasında oturmuş, pişkin pişkin gülümseyerek, giden kendisi değilmiş gibi özledim diyordu.

"Biraz zor oldu buraları bırakmak. Ateş'i bırakmak."

Daha fazla dayanamayacaktım sanırım. Gözlerimi kapatarak sakin olmaya çalıştım. Boğazıma tırmanan bir şey vardı. Kalbimi sıkıştıran, gözlerimin yaşarmasına sebep olan, tüm uzuvlarımı sızlatan bir şey.

"Bu kadar saçmalık yeter!" Duru'nun bağırması ile gözlerimi açarak ona döndüm. Yumruklarını sıkarak ayağa kalktı. Karşımızda oturan Banu'ya birkaç adım atarak Ateş'i gösterdi.

"Hangi yüzle sen buraya abimi görmeye gelirsin! Bu halde olma sebebi senken hangi yüzle!" Ayağa kalkarak Duru'yu kolundan tuttum.

Herkes acı ile Duru'ya bakarken Mehmet Bey ayağa kalktı. "Duru, şimdi sırası değil." Diye uyarıcı bir tonda Ateş'e baktı.

"Sakin ol!" Duru'nun omuzunu sıvazladığımda dolmuş gözlerini bana çevirdi. Kül oldum. Soğukta kaldım buz oldum. Erisem su olup akacaktım kalbimin içine.

"Duru ne desen haklısın. Ama bu kadar tepki vermeni anlamıyorum. Ben o zamanlar iyi değildim. Ateş'e zarar verirdim."

Nefretle kızı süzmeye başladım. Güzeldi. Keşke biraz da vicdanlı olabilseydi. Kendini düşünme bahanesine baş vurup ortamı sakinleştirecekti. Bencildi en önemlisi. Eğer Ateş'in yanında olsaydı belki de Ateş yürüyebilecekti. Kalbime saplanan sancı ile yutkundum. Eğer o yanında olsaydı ben bugün burada olmayacaktım. Acı şiddetini artırırken, salona neşe ile giren Doruğu fark ettim.

Banu'yu gördüğü anda ki surat ifadesi o kadar katıydı ki ilk defa Doruğun bu kadar ciddi oluşuna şahit oluyordum. Gözlerini kısarak Banu'ya baktı. Gözlerim Ateş'e döndüğünde, yere sabitlediği gözleri ile duygusuz gözüküyordu.

AŞK'IN NAZ'I (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now