BÖLÜM (36)

13.5K 543 89
                                    

Her bölümde sinirlenen sevgili okuruma gelsin bu bölüm. PrensesLadybug16💙

İyi okumalar...

Bu hissettiklerim; bir rüzgarın, kayaların etrafında çırpınışıydı. Bir kayanın, dipsiz bucaksız denizin önünde bekleyişidir. Güneşin sabırla geceyi ardına eklemesidir. Ve Ayın bir Güneş için geceyi aydınlatışıdır. Benim hissettiklerim senin dudaklarından değil gözlerindendir. Ben sana değil, kalbine vurulmuştum. Bu kadar çaresiz olmana özenmiştim belki de.

Mehmet Bey'in söyledikleri kulağımda çınlarken, derin bir nefes aldım. Sırt üstü dönerek gözlerimi tavana diktim. Pes etme demişti. Benim hissettiklerimi dilime vurmuştu. Seviyorum demesem bile ima etmiştim. Utanıyorken bir yandan da sevinç içindeydim.

Konuşmam gerekiyordu Ateş ile. Ona tüm her şeyi itiraf etmek istiyordum. Onu sevdiğimi, neden evlendiğimi, onun bana yaptıklarını, en önemlisi Banu'yu sevip sevmediğini...

Oflayarak bağdaş kurdum. Saate giden gözlerim ağrıyordu. Hem ağlamaktan hem de yorgunluktan. Saat dokuza geliyordu. Uyuyup uyumadığını bilmiyordum. Banu'nun gelişi her şeyi yerle bir etmişti. Dört gündür Ateş benimle konuşmuyordu. O kızın onunla konuşmak istemesinden bu yana. Ne konuştuklarını deli gibi merak ediyordum. Fizik tedaviden dönüşte de hiç sesini çıkarmıyordu. Yüzüme bile bakmıyordu. Bu benim canımı çok yakıyordu be.

Bakışları hep yerde boş boş bakıyordu. Düşünceliydi. Tekrar ofladığımda kapı çaldı. Heyecan, kalp ritmime baskı uygularken birden ayağa fırladım. Ateş'in gelmiş olmasını tüm içten dileklerimle diliyordum. O anda Ateş'in kapımı çalmadığı aklıma gelince yüzüm düştü. Kapı tekrar tıklatıldığında " Gel!" diyerek yatağıma oturdum.

Gözlerim yerdeyken içeriye Ateş'in girmesi ile gözlerim şaşkınlık ile açıldı. Gözlerim, günlerdir bakmadığım mavilerle buluştuğunda bir mutluluk içimi kapladı. Hasret olan gözlerim gözlerini keşfe çıkmışken, ayağa kalktım.

"Ateş." Diye ismini mırıldandığımda rahatsız olmuş gibi kaşlarını çattı. Bu duruma bozularak bende kaşlarımı kaldırdım.

"Ne oldu?" diye sorduğumda sandalyesinin tekerlerine elini koyarak bana doğru yaklaştı. Yüz hatları çok sertti. Bu beni endişelendirirken yatağı işaret etti.

"Otur!" Keskin sesi ile sinirle nefesimi vererek oturdum. Bana daha da yaklaşan Ateş, sert bakışları ile yüzümü taradı.

"Banu ile ne konuştuğumuzu sormayacak mısın?" sorusu ile bakışlarım yeri buldu. Canımı yakıyordu dudaklarından o kızın ismini duymak. Canımı yakıyordu ondan bahsetmesi.

"Neden bana hesap vermek isteyesin ki." Diye mırıldandım. Kalbime bıçak darbesi yemiştim. Yine ılık ılık akıyordu damarlarımdan. Hem üzülüyordum hem de onu gördüm diye seviniyordum. İkilemde kalmak ne zordu.

"Kafede onunla konuşmamı istememiştin. Ona engel olmuştun. Şimdi ne değişti?" hızla gözlerim onu buldu. Farkındaydı işte. Bu durum ile kan basıncım yükselirken, kafamı iki yana salladım. Beni anlamaya mı çalışıyordu? Yoksa tamamen ona olan duygularımla mı oynamak istiyordu?

"O zaman bana mani olan bir Ateş yoktu." Gözler fırtınaya kapılırken, kalpler gemide korku ile atıyordu. Can yakan fırtına, arkasından güneşi kolluyordu. Acıtıyordu fakat değiyordu.

"Nazlı..." Gözlerim diyecekleri için yanıp tutuşurken yumruklarını sıktı. Gözlerime baktığında gördüğüm öfke içimi burktu. Yine suçlu bendim.

"Ben hala onu seviyorum." Gözümden bir damla yaş yere düşerken kafamı eğdim. Onun için ağladığımı görmesin diye. Beni daha fazla yaralamasın diye. Bir nefes ile canımı aldığını görmesini istemedim.

AŞK'IN NAZ'I (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now