BÖLÜM (30)

14K 519 118
                                    

İyi okumalar...

Öfke; hızla soluduğum havaya dağılırken Duru, bağdaş kurarak çimenlerle oynuyordu. Elime aldığım kırık dal parçası ile bende kendime eziyet ediyordum. Beynimin içinde dönen soruların yanıtını bilememek. Hele ki o yanıtın netliğinden emin olamamak, içimi kurt gibi kemiriyordu.

"Nasıl gelebildin ya nasıl?" Kendi kendine mırıldanmaya devam eden Duru'ya çevirdim bakışlarımı. Saçlarını tepeden dağınık topuz yapmış, öfkeden çattığı kaşları ile benden farksız gözüküyordu. Derin bir nefes vererek elimde ki dalla saçma sapan düşüncelerime bir yenisini daha ekledim.

Acaba hala ona karşı bir şey hissedebilme ihtimali var mıydı? Böyle saçma bir soruyu kendi kendime sorduğum için aptal hissediyordum. Tabi ki hissediyordu! Sabah Ateş'in onu rüyasında görmesi ve Banu'nun buraya gelişi çok karmaşık bir durum yaratmıştı.

Acılarını ilk defa bana açan adam, birkaç saat içinde yine aynı ifadesiz surata bürünmüştü. Herkes ile iletişimini kesmiş, odasına kapatmıştı kendisini. Onunla konuşacak cesareti kendimde bulamasam da ilaçlarını alması için yanına gittiğimde, ağzını bıçak açmadan ilaçlarını içmiş ve telefonu ile ilgilenmeye devam etmişti.

Banu'nun ani gelişi bende büyük sarsıntı yaratmıştı. Kendimi bir anda kapı önünde bulmuş gibi hissediyordum. Profesyonel oyuncudan yedek oyunculuğa terfi eden insanlar gibi içim hüzünlü bir burukluk ile dolmuştu. Düşüncelerim yağmur misali içime akarken, ben sessizce oturmayı tercih ediyordum.

Banu'nun ateş için geri dönmesi aklımı çok kurcalıyordu. Ne olmuştu da aklı iki yıl sonra başına gelebilmişti. Gitmek zorundaymış falan seven bırakmazdı bana göre. Tabi eğer zamanı gelmemişse...

Benim zamanımın yaklaştığını hissedebiliyordum. Okulların açılmasına da az kalmıştı zaten. Mehmet Bey ile yaptığımız anlaşma devam ediyordu. Ateş'in henüz bu anlaşmadan haberi yoktu. Sadece onunla evlenmek zorunda kaldığımı biliyordu.

Korkuyordum...

O kızın geri dönmesi, Ateş'in az da olsa ilerlemiş olduğu tedavide gerilemesine sebep olabilirdi. Ve ben bundan çok korkuyordum. Bir daha bu çaresizliği taşıyamazdı omuzları. Derinden gelen oflama sesi ile düşüncelerim bölündü.

"Ay valla çıldıracağım ya." Duru'nun koluna dokundum. O da benim gibi çaresizce olacakları düşünüyordu. Kalbimin sesi çığlık çığlığa bağırıyorken mantıklı olmaya çalışmak çok zordu.

Sevdiğiniz adamın eski sevgilisinin bir gün geri gelerek, onu sizin elinizden alacağım diyerek konuşması... fazla ağır bir yüktü bu benim için. Hele ki o adamın gözünde değersiz biri olan ben için. Ben onu tüm benliğim ile sevmeye başlamışken, onun da değişebileceğine inanmaya başlamışken Banu'nun gelmesi tüm attığım temelleri yıktı.

"Sakin olman gerek Duru!" Duru'ya sakin ol diyen ben, bıraksalar alev fışkırtacaktım içimden. Ateş'in elini tutması aklıma geldiğinde dişlerimi sıkarak sakin olmaya çalıştım. Ben böyle çabuk sinirlenen biri değildim. Neler oluyordu bana böyle?

Konu Ateş olunca çok hassas hissediyordum kendimi. Kırılmasından korkan porselen gibi... Duru, sağ elini çenesinin altına koyarak bana bakmaya başladı. Bana bakması çekinmeme neden olmuştu. Hislerimi belli etmek istemiyordum. Tüm hislerim benim hazinemde kalsın, onları kimse çalmasın istiyordum. Ateş bile. Belki de korkuyordum. Duyulursa kaybetmekten, belki de canımın yanmasından.

"Nazlı, bir şeyler yapmamız gerek. Banu'nun abime yaklaşmasına izin veremeyiz. Bir plan yapmalıyız."

Eskiden basit olan hayatım git gide dolanıyordu. Düğüm oluyordu ve ben ne yaparsam yapayım çözemeyecekmişim gibi hissediyordum. Oyunla başladığım bu evlilikte, aklımın ucundan geçmeyen hislere sahip olmuştum. Gökkuşağı görünce sevinen bir çocuk gibi sevinmiştim. Gökkuşağı yağmurun ardından güneş tepeye yükselirse çıkardı biliyordum. Bende gökkuşağımın en karanlık tonunu bulmuşken kaybetmek istemiyordum.

AŞK'IN NAZ'I (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now