Tanışma

5.7K 213 317
                                    


"Neden ona bir şans vermiyorsun?" 

"Üzgünüm bunu yapamam!"

"Yılın başından beri seni bekliyor."

"İsterse 100 sene beklesin. Yine de olmaz"

"Neden bu kadar acımasızsın ?"
"Onu, onun istediği şekilde sevmiyorum"
"Sadece denesen? Bunu hak ediyor biliyorsun"
"Biliyorum ama bu mümkün değil''

''Neden?''

''Sen neden Orhan'a şans vermiyorsun?''

''Çünkü onu sevmiyorum!''

''Beni anlamalısın o halde''



"Bak ne diyeceğim. Ben Orhan'a şans vereceğim, sen de Eylül'e. Böylelikle ikisinin de istediğini gerçekleştirip biraz mutlu olmalarını sağlayabiliriz.
"Bu onları daha fazla üzmez mi?"

''Bilmiyorum sadece denememiz gerektiğini düşünüyorum.''

''Haklısın sanırım. Peki ama ne kadar zaman?''

''Zaman yok, belki severiz bilemezsin''

''Bu benim için mümkün değil''

''Neden ama Burak?''

''Bunu sana söyleyemem. Daha fazla soru sorarsan vazgeçeceğim.''

''Tamam anlaştık. Hadi şimdi git ve ona sevgilin olmasını istediğini söyle.''

''Peki''

......................................................................................    
                        ⬇️⬇️⬇️⬇️⬇️⬇️⬇️⬇️

Eski, aynı zamanda tarihin tozlu sayfalarından fırlamış gibi duran bu bina iki katlıydı. Yıpranmış dış cephesi, güzelliğini bozmamış aksine binaya ayrı bir hava katmıştı. Dikdörtgen şeklinde ki bu bina, krem rengi duvarlara ve eskimiş gri pencerelere sahipti. Geometrik desenler ile oluşturulmuş mavi dış kapısı ve okulun iki yanında yer alan binalara kadar saran gri uzun demirleri ile adeta geçilemez diye bağırıyordu. Mavi kapının her iki yanından başlayan ve yıllar önce ekildikleri belli olan güçlü ve uzun çam ağaçları ile geçilemez hissi ikiye katlanıyordu. Bu kadar güzel bir manzara karşısında şaşkına dönüp, güzelliğinin tadını çıkaran tek kişi olmam garip gelmişti. Ancak diğer öğrencilerin benim gibi şaşkınlık ile bakmamalarının sebebinin kayıt için gelmiş olmaları olduğuna emindim. Eğer benim gibi ilk defa görüyor olsalardı mutlaka durup hayran hayran izleyeceklerdi. Belki de tıpkı benim gitmek istediğim lisenin her bir karışını ezberlemiş olmam gibi onlarda bu liseye gelme hayalleri kurmuşlar ve her yerini ezberlemişlerdi. Bilmiyorum. O an sadece bu güzel binanın büyüsüne kapılmış her bir ayrıntıyı keyifle inceliyordum.

Dışı bu kadar güzel olan binanın içini görmek için ikinci kapıya yöneldiğimde merdivenlerinin de normalden daha yüksek ve geniş olduğu fark etmiştim. Kapıya kadar beş tane merdiven vardı. Merdiven bitişinde de genişçe bir giriş alanı yer alıyordu.

'' Sen nereye gittiğini zannediyorsun'' diyerek bağıran adamın sesiyle irkildim. Gözlerini dikmiş ve sinirli bir halde benden cevap bekliyordu. Kimdi, neden böyle bağırıyordu anlamlandıramıyordum. Alt tarafı okula girmeye çalışıyordum. Kendimden emin aynı zamanda sinirli bir şekilde '' Okula gireceğim tabi ki oradan bakınca ne yapıyor gibi duruyorum'' dediğimde saçlarının yanları kelleşmiş bu iri yapılı adamın başının kızardığına yemin edebilirdim. Siyah takım elbisesinin cebinden çıkardığı eli ile beni başından savmak istediğini belli eder gibi savurarak '' Görmüyor musun bütün öğrenciler yandan giriş yapıyor diyerek yan tarafı işaret etti. '' Bir de kalkmış ukala ukala konuşuyor'' derken kapıyı sanki kafama vuruyormuşçasına öyle sert kapattı ki çıkan ses, bizi duymayan bir kaç öğrencinin de dikkatini çekmeyi başarmıştı. Görmüyordum. Çünkü binanın güzelliğine vurulmuştum. Belki korkuyla belki de onca insanın bana bakıyor olmasından dolayı bir şeyler söyleme ihtiyacı hissetmiş '' Bina çok güzel '' demiştim. Ve akabinde söylenen kel adam ile gülüşen öğrenciler eşliğinde yan tarafa doğru yönelmiştim. Kafamı kaldırmadan yürümeye çalışıyor sadece ayaklarımı bakıyordum. Nedense böyle yapınca benim kimseyi görmediğim gibi kimse de beni görmeyecek diye düşünmüştüm deve kuşu misali. Oysa herkes beni görebiliyordu.

Eylül (BİTTİ)Where stories live. Discover now