50.BÖLÜM: "Dostların Vedası"

3.4K 738 288
                                    


YILDIZLAMAYI,



🌟🌟🌟🌟🌟

Yorumlamayı lütfen unutmayın. Keyifli okumalar!

3.GÖZ

Çok ağladığınız gecelerin ya da saatlerin ardından uyuduğunuz an gibisi yoktur. Uyandığınızda hem hafif bir baş ağrısı olur hem de tatlı bir yorgunluk. Vücudunuzdan hıncınızı yeterince almış olacaksınız ki hoş bir sızıyla önce şişmiş gözlerinizle etrafa bakarsınız.

Ama neden ağladığınızı hatırladığınızda uykunun o aldatıcı sersemliği hızla uzaklaşır ve gerçek dünyanın hain pençelerine yeniden düşersiniz.

Hıncınızı tam olarak alamamışsınızdır.

-Demir!" Tutku, bağırarak gözlerini açtığında kendine yabancılaşarak bacaklarıyla çarşafı ittirdi ve ellerine baktı. Hayır, kan falan yoktu. Kendi odasında da değildi. Tanıdık odada gözlerini gezdirirken kapı açıldığında Reva'yı görür görmez yerinden fırladı. N'olurdu bunların hepsi bir kabus olsaydı? N'olurdu Demir onu korurken ölmemiş olsaydı? "Reva! Demir nerede? Benim onu görmem lazım..." Reva, kızın kollarını tutarak tüm ciddiyetiyle baktı Tutku'ya.

-O öldü, Tutku." Genç kız, o anları yeniden hatırlarken duraksayınca Reva sıkıntılı bir nefes aldı. Kahverengi gözleri deliler gibi hızlı hızlı dönüyordu, kıpkırmızılardı. Akına kadar kıpkırmızı. "O öldü, oraya da dönemezsin." Reva'nın hiçbir şeyden haberi yoktu.

Rüzgar, Tutku'yu gecenin bir saatinde evine getirdiğinde kızı temizlemiş, temiz kıyafetlerle yatağına yatırmıştı. Sadece arkadaşı Demir'in öldüğünü biliyordu, Rüzgar ise her şeyi sonra anlatacağını söyleyerek hemen gitmişti. Gergin bekleyişi sürüyordu Reva'nın, Rüzgar hala gelmemiş, aramamıştı da...

-Ama o yerde..." dedi Tutku tüm masumiyetiyle. "O yerdeydi, onu kimse yerden almaz...Kimsesi yok." Sesi titredi. "Kimse almazsa nereye gidecek ki?" Reva, kızın buz gibi olan ellerini kendi elleri arasına hapsetti ama kız anında geri çekilmiş yeniden ellerine bakmıştı. Sanki ellerini kan olmadan ilk kez görüyormuş gibi... "Be-Benim gitmem lazım." Reva, yeniden önüne geçti.

-Hayır, hiçbir yere gitmiyorsun." Öyle otoriter bir abla ses tonu kullanmıştı ki Tutku'nun kaşları hırsla çatıldı, iyi değildi, düşünmek değil sadece eyleme geçmek niyetindeydi.

-Onu bir köşeye atarlarsa ne olacak!" Diye haykırdı sanki hırsı Reva'ya karşıymış gibi... "Ne olacak o zaman?! Onu alacağım! Onu gidip alacağım!" Kızı ittirerek geçmeye çalıştığında yüzü hızla sağa savruldu.

Yediği tokat yanağını sızlatırken, acı, şimdiye dönmesini biraz daha kolaylaştırdı. Koyu kahveler yeşillerine kayarken, doğrudan Tutku'nun gözlerinin içine baktı Reva.

-Hiçbir yere gidemezsin Tutku." Daha ılımlı bir ses tonuyla ekledi. "Rüzgar onu alacak, tamam mı? Almaya gitti." Aslında nereye gitti bilmiyordu ama Rüzgar'ın ölmüş birini öylece yerde bırakmayacağına emindi. Neler olmuştu böyle? Neler kaçırmışlardı? Ailedeki kimse olanları bilmiyordu muhtemelen... Tutku ve Rüzgar hariç...

-Ta..Tamam." Kabullenişle yatağın köşesine çöktü Tutku. Ama gözü siyah halıya kayınca hızla doldu. Demir de bir halının üzerinde öylece kendisine veda etmişti. "Abla...O...O gözlerimin önünde öl..dü..." Reva, ağlamamak için tavana bakarak birkaç kez gözlerini kırptı. "Öyle..Öylece gitti." Sıcak damlalar soluk teninden aşağı yuvarlandı. "Ben...Ben engel olamadım."

Sevgiyle Harmanlanmış Bedenler (THB-2)Donde viven las historias. Descúbrelo ahora