-51- Bambaşka Dokunuşlar

33.4K 2.2K 1.2K
                                    


"Demek burasıydı..."

"Bir şeyler yemek ister misin güzelim?" zaten sımsıkı tuttuğu elime biraz daha sarıldı. "O kadar geldik."

"Yok, istemiyorum." buraya gelmek anılarını canlandırmıştı ve tüm günün mutluluğu üzerine yıpratmıştı onu. Karşısında durduğumuz dondurmacı, Yankı'nın küçükken ailesiyle geldiği ama şu an değişik dekora sahip, el değiştirmiş  bir dükkandı. Mavilerini gezdirdiği her bir detayda daha da asılıyordu yüzü ve ben onu böyle görmek istemiyordum.

"Geç kalıyoruz, hocan gelecek."

"Yoruldum zaten." günlerdir durmadan gezdiğimizi düşünürsek, enerjisinin bir yerden sonra düşmesi normaldi. Hemen önünde durduğumuz arabanın kapısını açarak içeri yönlendirdim. Ondan sonra kendimde sürücü koltuğuna yerleşip, alışkanlık olarak Yankı'nın kemerini bağlamak için uzandım. Göz göze geldiğimizde hafifçe gülümsedi ve tek başına taktı emniyet kemerini.

Arabayı çalıştırıp, sakin bir şarkı açtım. Evimize doğru giderken günlerdir olduğu gibi aynayı açtı Yankı. Dikkatle kendini izliyor, saçlarına dokunup duruyordu. "Burnuma bak." işaret parmağıyla burnuna dokunup sırıttı. "Böyle göründüğünü düşünmemiştim." bembeyaz yanaklarına, oradan da boynuna kaydırdı ellerini. 

"Çok güzelsin, hep söylüyordum bunu."

"Yakışıklıyım." kendi kendine kıkırdarken "Güldüğümde gözlerim kısılıyor ve yanaklarım çok belirginleşiyor." dedi.

"Gel bir öpeyim." bir gözüm yoldayken beline sarılıp dudaklarımı yanağına bastırdım. O kendini incelerken canım çekmişti anasını satayım. "Hocan bugün gelmese keşke."

"Ya Ayaz." imamı anlayıp alt dudağını ısırdı. "Liseyi bitirmemi isteyen sendin, kadını kaç gündür oyalıyorsun zaten."

"Tabii bitireceksin, orası ayrı." hala yüzüyle oynayan elini kavrayıp kucağıma çektim. "Rahat dur artık, çok güzelsin."

"Dudaklarım." gözlerini hafifçe kıstı. "Fazla pembe..." az önceki kırmızı ışıkta fırsatım varken dudaklarına kapanmadığım için kendime küfürler ederken, bakışları bana kaydı. İstemsizce iç geçirip  odağımı dudaklarından mavilerine çevirdim. Nasıl görünüyordum bilmiyorum ama Yankı'nın "O kadar da pembe değil ya, normal normal..." diyerek aynayı kapatmasına bakılırsa, isteğim yüzümden okunuyordu.

Sol kolumdaki saate bakıp "Hala vaktimiz var." dedim. "Ders saatine kadar markete uğrayalım." 

"Neden?"

"Önemli bir şey almam lazım."

"Peki!" heyecanla ellerini çırptı Yankı, çoğu insana sıkıcı gelen bu olayları  büyük bir zevkle yapıyordu ve onun  mutluluğunu gördükçe ameliyat konusunda ısrar etmemin ne kadar doğru olduğunu tekrar tekrar anlıyordum.

Marketin önünde durduğumuzda Yankı'yla beraber arabadan inip içeri girdik. Kendi halindeki insanlara rağmen koruma içgüdüsüyle belini kavradım. Daha ilerisini yaşamış olsak bile her temasımızda heyecanlanıyor, çekinerek gülümsüyordu. Bense tatlı tebessümlerinden birini yerleştirdiği yüzüne bakmamak için büyük bir çaba harcıyordum. Bakarsam marketin ortasında öpmek zorunda kalacaktım.

"Bak, senin en sevdiğin." raftaki fındıklı çikolatalardan alırken aynı zamanda kaşlarımla işaret ettim.

"Yaa." elimdeki çikolataları alıp ambalajlarına baktı. "Çok lezzetli bunlar." O, önünden geçtiğimiz her bir reyonu incelerken, benim gözlerim etraftaydı. Sonunda almam gereken şey gözüme çarptığında çoktan kasaya yaklaşmıştık. "O ne?" ona göstermemek için uğraşsamda elimdeki OK yazılı kutuyu fark etmişti bile.

Karanlık • [b×b]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin