-43- Hissetmek

30.9K 2.2K 693
                                    

-Yankı-

Parmaklarımın altındaki yumuşak yanağını kavrayıp dudaklarımı bastırdım. Onu öpmek dünyanın en heyecan verici ve en güzel şeylerinden biriydi. Çoğu sabah güneş ışınlarını hissederek ondan önce uyanıyor, sonra tekrar uyuyakalıyordum. Bu sabah böyle olmasını istemediğim için dirseğimin üzerinde doğrularak iki yanımı da kontrol ettim. Sanırım yataktan kalkmadan önce yapmak istediğim bir şey vardı.

Elimi tekrardan Ayaz'ın yüzüne getirip saçlarından başlayarak alnına doğru indirdim. Kaşlarına hafifçe dokunarak gözlerine kadar geldim ama uyanmaması için dokunmadım. Burnunun üstünden dudağına indiğimde beni öptüğü anlar canlanıyordu zihnimde. Son olarak çenesini kavrayıp daha fazla rahatsız etmemek adına elimi çektim.

Yüzü çok orantılıydı, bunu anlayabiliyordum. Kesinlikle düzgün bir burnu vardı. Eğer dudakları hissettirdiği kadar dolgunsa, gözlerinin de mavi olduğunu düşünürsek...yakışıklıydı. Çok yakışıklıydı hem de. İlk geldiğimde ona nasıl göründüğünü sormuştum ve kendini beğenmediğini söylemişti.  İyice meraklandığım için Nilay'la yalnız kaldığımızda uzun uzun anlatmasını istemiştim ve dış görünüşü hakkında tek bir kötü şey bile söylememişti.

Bastonumun yardımıyla merdivenlere kadar gelip tek tek indim basamakları. Küçüklüğümden beri korkulu rüyam olan bu basamaklardan artık korkmuyordum. Bu eve tamamen alışmıştım, kendi başıma her şeyi  halledebiliyordum.

Mutfağa girdiğimde elimle masayı yoklayıp bastonumu kenara bıraktım. Tezgaha tutunarak musluğa kadar yaklaştım. Yapmam gereken şey çok basitti...yapabilirdim. Sadece Ayaz sürekli yerlerini değiştirdiği için eşyaları bulmam zor oluyordu.

Musluğa dokunduktan sonra doğru hizada olduğuma kanaat getirip az uzağındaki ocağı yokladım. Çaydanlığı kulpundan kavrayıp musluğa yaklaştırdım ve tam altına tuttuğumdan emin olduktan sonra içine suyu doldurdum.

Ocağın düğmesini çevirip havadan olacak şekilde üzerinde gezdirdim elimi.  Tenime işleyen ısıyı hissedince çaydanlığı üstüne bırakıp geri çekildim. Ah...bu masanın tezgaha yakın olduğunu her seferinde unutuyordum. Yine ayağımı çarpmıştım.

"Yankı."

"Ayaz..." sesinden ne tarafta olduğunu algılayabilsem bile istemsizce etrafıma bakındım. Arkamdaki masaya tutunduğum sırada yanıma kadar gelmiş, tam önümde durmuştu.

"Napıyorsun sen burada?"

"Sana kahvaltı hazırlıyordum."

"Bana kahvaltı-" duraksadı, neden sözünü yarıda bıraktığını bilmiyordum ama ona güzel gözükebilmek için aceleyle saçlarımı karıştırdım. Nasıl olduklarını görmeyeli uzun zaman olmuştu ama Ayaz gibi biri beni sevdiğine göre çok da kötü olmamalıydı. "Ocakla uğraşmak yoktu, söylemiştim." katı sesinin hemen ardından bir şeyler yaptı, yanlış yere mi koymuştum acaba? İmkanı yoktu...ısıyı hissettiğim yere bırakmıştım.

"Dikkatli oluyorum."

"Aynı şeyleri tekrar etmeyeceğim Yankı, bunlarla uğraşmak yasak." kollarını belimde hissedince heyecanla nefesimi tuttum. Gelecek hamleyi tahmin edebiliyordum ki öyle de oldu. Beni kaldırıp masanın üstüne oturttuktan sonra bacaklarımın arasına girdi.

Kollarımı boynuna çıkartıp kokusunu yakından hissetmeye çalışırken "Neden uyandın?" diye sordum. Uyandığında güzel bir sofra görsün istemiştim.

"Yanımdan gittiğini fark ettim." önce burnunu sonra da dudaklarını boynumda hissedince istemsizce geriye kaçmaya çalıştım. Dokunuşları, dudakları o kadar muhteşem hissettiriyordu ki bazen nasıl tepki vereceğimi şaşırıyordum. "Mis gibisin mis..." bu sözü ondan duymaya alışmıştım, gerçekten öyle olup olmadığım konusundaysa endişelerim vardı.

Karanlık • [b×b]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin