-2- Yakışıklı

49.8K 3.9K 4.3K
                                    

Tişörtümü giyip saç havlumu kenara fırlattım. Odadan çıkıp aşağı inerken ağzıma dolanan bir şarkıyı mırıldanıyordum. Merdivenlerin sonuna geldiğimde varlığını unuttuğum çocukla karşılaştım. Saat neredeyse öğlen olmuştu, açlıktan ölmüş olmalıydı.

"Günaydın." dedi çekingen bir sesle. Önce sadece başımı salladım ama sonra göremeyeceği aklıma gelince cevap verdim.

"Sana da."

Sanırım yanıma yaklaşmak istedi ama koltuğun hemen köşesindeki sehpaya çarpıp durdu. Eliyle etrafı yoklayarak boş kısmı tespit ettikten sonra sehpanın yanından geçip çıktı salondan. Mutfağa doğru yaklaşıp duvarı elleyerek içeri girdi.

"Ne yapıyorsun?"

"Kahvaltı hazırlamana yardım edeceğim."

"Yalnız ben kahvaltı etmiyorum."

"Öyle mi?" suratı düşmüştü. Ne yapacağını bilmez halde ellerini önünde birleştirdi.

Kendime küfürler ederek buzdolabını açtım. Elime ne geçerse çıkarıp ekmeğin içine doldurduktan sonra masanın üstüne bıraktım.

"Bir şeyler hazırladım." hala anlamsızca ayakta bekliyordu. "Masaya doğru dön." başını hızlı hızlı sallayıp elleriyle masayı aradı ve oraya döndü. Sandalyeyi çekip oturduğunda ekmeği fark etti.

"Teşekkür ederim, gerek yoktu." 

"Su sürahide, masanın ortasında."

"Biliyorum." dedi. "Gece su içtim de." daha bir şey demeden devam etti. "Ama merak etme, bir şey kırmadım."

"Yani?"

"Öyle demiştin ya..." dediğinde odama çıkarken mırıldandığım aklıma geldi. Evdeki hiçbir eşya umrumda  değildi. Neyi kırarsa kırsın sikimde olmazdı. Sinir haliyle saçma bir uyarıda bulunmuştum.

"Ben işe gideceğim, sen istediği yap."

"Kaçta gelirsin?" kaşlarımı çattım, sanki sinirlendiğimi hissetmiş gibi açıklama yaptı. "Sadece merak ediyorum."

"İşim ne zaman biterse." başını sallayıp ekmeğini eline alınca çıktım mutfaktan. Tanımadığım birine, üstelik engelli birine yardımcı olmaya çalışıyordum. Hayatında kendinden başkasına hayrı dokunmayan biri için epey zor bi hareketti bu.

**

Her iş çıkışı yorgunluktan öldüğüm için içimde birazcık kalan yaşama hevesimi de yitiriyordum. Kendimi yatağa atmak için dakikalar sayarken kapımı açıp içeri girdim.  Anahtarı kenara fırlatınca çıkan sese yüzümü buruşturduğum sırada, salonda duran Yankı'yla göz göze geldim. Ses çıkarmadığım için gelenin ben olduğumdan emin olamıyor gibiydi.

"Niye uyumadın?" kolumu kaldırıp saate baktım. Gece yarısını çoktan geçmişti.

"Erken geleceğini düşündüm, geç geldin."

"Bana hesap mı soruyorsun ufaklık?"

"Hayır ben sadece..." elinde sıkı sıkıya tuttuğu bastonuyla yüzüme bakıyordu.

"Yemek yedin mi?" başını iki yana sallayınca gözlerimi büyüttüm. "Bu saate kadar aç mı bekledin?"

"Senin evin olduğu için...bir şeyleri kırmayım diye."

"Oğlum sen niye bu kadar takıldın o söze?" hızlı adımlarla mutfağa yürüyüp buzdolabını açtım. Hala dış kapıya doğru bakıyordu.

"Sinirlenmeni istemedim."

Karanlık • [b×b]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin