-46- Gergin

25.4K 2K 618
                                    

Medya - Yankı 

Üst üste koyduğum kolileri uzun koridor  boyunca taşıyor, makinenin başında bekleyen adamın yanına bırakıyor ve tekrar dönüyordum. Aynı işlemi defalarca tekrarladıktan sonra ne kadar zaman geçti bilmiyorum dişlerimi sıkarak ağrıyan sırtıma küfürler ettim. İstiyordum ki hiç yorulmayayım, hiçbir yerim ağrımasın, öylece para kazanayım.

"Merhaba." saçlarımı geriye doğru tararken işittiğim ince sese döndüm. Sarışın, küt saçlı bir kadındı bana gülümseyerek selam veren.

"Merhaba." selamını almaktan çok 'ne var?' dercesine çıkmıştı sesim. Ya anlamadığı için ya da buna takılmadığı için gülümsemeye devam etti.

"Az önce seni çalışırken gördüm de, Arda'da çıkış saati olduğunu söyledi. Çok yorgun görünüyorsun, dilersen beraber bir şeyler içebiliriz."

Kadının kurduğu uzun cümlelerden anladığım tek şey beni bir yerlerde oturmaya davet etmesiydi. Kaşlarımı hafiften çatıp tüm çalışanların montlarını bıraktığı yere ilerledim. Bozuntuya vermeden peşimden adımlayınca cevap verme gereği hissederek dudaklarımı araladım. "Arda'nın neyi oluyorsun?"

"Kardeşiyim." az arkamızda, çalışanlarıyla konuşan abisini işaret edince aşağı yukarı salladım başımı. Bu çocukla da pek yakın değildik ama en azından bir kardeşi olduğunu duyardım diye düşünüyordum. "Ne dersin, kabul ediyor musun?"

Ceketimi üzerime geçirip, ellerimi ceplerine yerleştirirken başımı iki yana salladım. "Hayır."

"Sadece yorgun göründüğün için..." derken duraksayıp, tuhaf bir ifadeyle gülümsemeye başladı. "Sen yalnız olacağımızı sandın sanırım, abim de olacak."

"İyi, abi kardeş vakit geçirirsiniz ne güzel." kadının afallamış yüzünde gözlerimi gezdirdikten sonra hiç oyalanmadan çıkışa ilerledim. Arda'ya uzaktan bir kafa işaretiyle çıktığımı bildirdikten sonra arabamın kapısını açtım. Hızlıca çalıştırıp gaza basarken tüm günün yorgunluğuyla derin bir nefes verdim.

Sonunda evin önüne kadar geldiğimde arabayı  park ederek dışarı çıktım. Ceplerimi yoklayıp anahtarı ararken kapının zaten açık olduğunu fark ettim. Kaşlarım kendiliğinden çatılmış, içimi anlamsız bir şüphe kaplamıştı. Kapının kulpunu sıkıca tutarak içeri uzattım başımı. Etraf tamamen karanlıktı, Yankı evde yalnızken ışığı açmaya ihtiyaç duymuyordu. Bu yüzden bunu garipsememiş olsam da bu kapının neden açık olduğunu düşündükçe tedirgin oluyordum. 

"Yankı?!" içeri doğru bağırıp ışığa bastım. Aydınlanan her bir köşede gözlerimi gezdirirken hafiften ışık gözüken mutfağa kaydı bakışlarım. Kafamda canlanan onlarca olayı yok saymaya çalışarak hızlı hızlı ilerledim.  Bahçe kapısı sonuna kadar açıktı ve arka bahçenin ışığı yanıyordu. Kapının kenarını tutarak dışarı baktığımda karşılıklı oturan Işık ve Yankı'yı gördüm. Kafamda canlandırdığım tüm senaryolar kaybolurken rahat bir nefes verdim. "Ayaz, geldin mi?"  avucundaki çerezleri tabağa bırakıp ayağa kalktı Işık. Onun seslenmesiyle Yankı'da masaya tutunarak kalkmıştı.

"Ya Ayaz, sen mi geldin?"

"Niye açık bu evin kapısı?" tamamen bahçeye çıkıp her ihtimale karşı Yankı'da gezdirdim gözlerimi, Allah'tan bir şeyi yoktu. "Gelen geçen girsin diye mi?"

"Bahçeye çıkarken unuttum herhalde, bilmiyorum ki." ellerini ıslak mendille temizlerken bana bakıyordu Işık. "Ay özür dilerim ya."

"Ayaz..." elini uzatıp bileğimi kavradı Yankı, yüzündeki tedirgin ifadeye rağmen normal bir sesle  "Kızdın mı?" diye sordu.

Karanlık • [b×b]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin