-27- Sabır

39.5K 3.2K 2.1K
                                    

Yankı'nın narin bedenini sıkıca tutup kendime çektim. Yürümesine yardımcı olduğum için mi yoksa başka bir şeyden mi bilmem, yüzünde tatlı bir ifade vardı. Gülümsemiyordu ama gülümsemeye yakındı. Huzurlu, rahat bir haldeydi. 

Ayağını taşa çarptığında sendeleyerek göğsüme tutundu. Bu ikinci olmuştu, kafam dalgın olduğu için fark etmemiştim. Gerçi dalgın olmasam da fark edemezdim, yere bakarak yürüme alışkanlığım yoktu.

Taşa beslediğim garip bir kin doğdu içime. Sert bir tekme savurup yolun ortasına yuvarlanışını keyifle izledim. "Piç."

"Kime dedin?"  taşa küfrettiğimi söylemeye niyetim yoktu. Yapacağım açıklamayı düşünürken hırkasını sıkıca kavradığını fark ettim. Üşüyordu ve Yankı için yavaş yürüyorduk. Eve gidene kadar daha çok üşütecekti. Hastalanabilirdi.

"Hiç öylesine." derken Yankı'nın belini kavrayıp havaya kaldırdım. Korkudan mı şaşkınlıktan mı bilmem hafifçe bağırıp omuzlarıma sıkı sıkı tutundu. Bacaklarını iki yanıma alıp bir elimle kalçasından diğer elimle belinden tutarak yürümeye başladım. Oh be...dünya vardı.

"Ayaz, indir beni." diye utançla mırıldandı. Yanımızdan geçip giden insanların tuhaf bakışları üzerimizdeydi. 

"Kimse yok ki, yalnızız." küçük bir yalan söyleyip içini rahatlattım. En azından itiraz etmeyecekti. Başını omzuma yasladığında kalbimin pamuğa dönüştüğünü hissettim. Ne kadar yorgun olursam olayım, gün sonunda Yankı'yla beraber kalmak bana güç veriyordu.

Eve yaklaştığımızda Yankı'yı kucağımdan indirmedim. Geldiğimizi fark edip çoktan hareketlenmeye başlamıştı oysaki. Tek elimle anahtarı çıkarıp biraz zor da olsa kapıyı açmayı başardım. Kendi ayakkabılarımı çıkartıp girdim içeri. Kapıyı kapar kapamaz Yankı'nı sırtını yasladım. Kendime itiraf edemesem bile içten içe şu anı kurarak gelmiştim buraya kadar.

Yankı'nın heyecanla inip kalkan göğsü, omzumu tutan narin elleri ve pespembe dudakları...her şey istediğim gibiydi. Ürkütmemek için olağanca yavaş davranarak dudaklarımı dudaklarına sürttüm. Ne istediğimi biliyordu artık. Cevap olarak omuzlarımı hafifçe sıktı. Daha fazla bekleyecek sabrım kalmamıştı, dudaklarımı yumuşacık dudaklarına bastırıp gözlerimi kapattım. Dudaklarını beceriksizce hareket ettirmesi ilk öpüştüğü insanın ben olduğumu gösteriyordu. Onun ilki olmak, bu güzelliğe sahip olan ilk kişi olmak içimde anlamsız bir gurur kabartırken daha sıkı asıldım dudaklarına. 

Alt dudağını dudaklarımın arasına alıp en sevdiğim tatlıyı yiyormuşçasına emdim. Karşımda dondurmasını yalayışı zihnimde canlandığında ellerimi tişörtünün altına soktum. Bu hareketimle Yankı hafifçe inleyip, omuzlarımda duran kollarını boynuma sardı. Normalde ses tonu mükemmeldi de, inleyince bu kadar davetkar olacağını hiç hesap edememiştim.

Onu yormamak için -ilerlersem kendimi tutamayacağım için- dudaklarımı zorlukla ayırdım. Şişmiş ve kızarmış dudaklarıyla bana bakıyordu şimdi. Bir elimi yüzüne çıkarıp sıkıca kavradım. Dudaklarımı önce aralık dudaklarına sonra da çenesine bastırıp ayrılmadan kaldım öylece. Kokusunu yakından solumak beni sakinleştiriyordu.

"A-Ayaz." Hızlı bir hareketle Yankı'yı indirdim yere. Arkamdan gelen ses bir kadına, oldukça tanıdık bir kadına aitti ama yine de sanki çıplakmış gibi Yankı'yı saklama gereği hissettim. Utanç ve korkuyla göğsüme sığınan çocuğu kollarımla sararken yavaşça arkamı döndüm. 

"Hassiktir..." ağzımdan çıkan terbiyesiz kelimeye takılmadı Meral. Şok olmuş bir halde bana ve kollarımın arasında utançtan kızaran Yankı'ya bakıyordu. "Hoş geldin Meral." dedim az önce yeğenini deli gibi öpen ben değilmişim gibi.

Karanlık • [b×b]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin