-4- Kaza

47.2K 4K 1.6K
                                    

"Evet Meral, iyi diyorum iki saattir. Tamam, keyfine bak." Telefonu kapatıp masaya atınca salonda oturan çocuğun gözleri bana döndü direkt. En ufak bir sesi bile çok iyi duyuyordu kulakları.

"Ne oldu?"

"Bir şey yok." içine krep hamurunu döktüğüm tavayı sağa sola hareket ettirdim. Pazar olduğu için işe gitmiyordum, Yankı beye(!) kahvaltı hazırlayıp odama çekilmeyi planlıyordum.

"Mutfağa gelebilir miyim?"

"Gel." böyle bir soruyu sorması bile garipti. Neden izin vermeyecektim ki?

"Teşekkür ederim." yavaş yavaş gelip eliyle sandalyeyi buldu ve çekti. "Oturabilir miyim?"

"Otur."  kontrollü hareketlerle sandalyeye otururken göz devirdim. Üç yaşında çocuk gibi her şeyi soruyordu.

"Al bakalım." önündeki tabağa krepleri koydum. "Krep yaptım."

"Üzerine çikolata sürmeme yardım eder misin?" yanındaki sandalyeye oturup tabağı önüme çektim. Bir miktar nutella sürdükten sonra sarıp eline tutuşturdum. "Teşekkür ederim."

Isırık alıp beğendiğini belirten mırıltılar çıkarınca içim  rahatladı. İlk yapışım değildi ama bu konuda hiç iyi değildim. Tek yaşadığım için bir şeyler atıştırarak öğünleri geçiştiriyordum hep, özenerek kahvaltı hazırladığım günler sayılıydı.

"Senin ailen yok mu?"

"Babam var ya." Meral'le evlenen zeka küpü babam.

"Teyzemle evli olması seni rahatsız ediyor mu?" çok.

"Umrumda değiller."

"Annen nerede peki?"  içimde yeşeren özlemle sertçe yutkundum.

"Yemeğini ye ufaklık." 

"Özür dilerim, galiba rahatsız ettim seni." beni en çok rahatsız eden sürekli özür dilemesi ya da teşekkür etmesiydi.

"Bir şey istersen söyle." yanından kalkıp salona adımladım. Televizyonun karşısındaki koltuk ona ait olduğu için çarşafları vardı. Kenara koymak istemişse de doğru düzgün katlayamamıştı. Nasılsa akşam olunca yine serecekti. Düzeltmeye gerek duymadan koltuğa oturup ayaklarımı sehpaya uzattım. Televizyonda ilgimi çeken tek bir kanal bile yoktu.

Bir süre kanal arayıp durdum. İzlenecek şey bulamayınca pes edip kalkacaktım ki Yankı takıldı gözüme. Dikkatli hareketlerle sandalyeden kalkıp tezgaha yaklaşıyordu. Eliyle dolapları yoklayıp açıyor ve içlerini kontrol ediyordu. Daha ne arıyorsun dememe kalmadan raftaki su bardağını yere düşürdü. Korkup irkilirken hemen ayağa kalktım.

"Uzak dur, hareket etme." beni duymuyormuş gibi yere eğilip cam kırıklarının üstünde gezdirdi elini. Çok geçmeden acıyla inleyip elini çekti.

"Sen bana sabır ver!" bileğinden tutup ayağa kaldırdım. "Niye dokunuyorsun oğlum cama?"

"Ö-özür dilerim."

"Sokayım özrüne." diye mırıldandım dişlerimin arasından. Cam kırıklarının üstünden atlayıp lavaboya yaklaştırdım Yankı'yı. İki parmağını birden kesmişti ve canının yandığı çok belliydi. Suyun altına tutarken gözlerini kapattı. "Dur  burada."  Onu bırakıp mutfaktan çıkarken tekrar konuştum. "Bu sefer sözümü dinle ve hareket etme Yankı!"

Banyodan bulduğum yara bandı işe yaramayacak gibiydi. Biraz daha karıştırınca küçük bir gazlı bez ve tentürdiyota ulaştım. Yanına döndüğümde eli havada, beni bekliyordu.

"Geldim." yanına geçip iki parmağına da tentürdiyot sürdüm. Üzerine minik bir parça gazlı bez sarıp yapıştırdığımda yüzüne baktım. Sol gözünden bir damla yaş yanağına süzülüyordu. Resmen sesini çıkarmadan, kendi kendine acı çekiyordu. 

Başımı iki yana sallayıp kendime gelmeye çalıştım. Yere saçılmış kırıkların üstünden tek başına geçmesi zor olurdu, geriye bir çözüm yolu kalıyordu.

"Şimdi seni salona götüreceğim." uslu uslu salladı başını. Bir elimi beline diğerini bacaklarına geçirip kucağıma aldım. Refleksle kollarını boynuma sardı.  Kırıkların üzerinden geçip salona getirdim Yankı'yı. Kucağımdan koltuğa bırakırken başını eğmişti. Utanıyor muydu?

"Kan durmuyor, nasıl bir yeri kestiysen." önünde diz çöküp elini elime aldım. "Bir şey istersen bana seslen demiştim de mi? Şu başına gelene bak."

"B-ben seni rahatsız e-etmemek için-"

"Rahatsız olacak olsam seslenmeni istemezdim Yankı." elindeki sargıyı çıkarıp yenisini sarmaya başladım.

"Sesin kızgın gibiydi o yüzden..."

"Kızgın değilim, konuşmam böyle."

"Hep kızgınsın yani." dedi titrek bir sesle. Parmaklarıyla işim bitince önünden kalktım.

"Kızgın değilim  Yankı, bir şey olunca benden iste. Anladın mı?"

"Özür dilerim."

"Bir daha özür dilemeyeceksin." gerçekten sinir bozucuydu. "Tamam mı?" sesini çıkarmadan başını sallayınca mutfağa döndüm. Cam kırıklarını peçeteyle toplamıştım ama hala batma riski vardı. Yankı olmasa umurumda olmazdı, mecburen kalkıp süpürgeyle temizledim. 

Odama geçerken ne yaptığını görmek için baktım salona. Hala bıraktığım şekilde oturuyor, hiç hareket etmiyordu. Acaba fazla mı üstüne gittim diye düşünmekten alıkoyamadım kendimi.

"Ne yapacaktın sen bardakla?" sesimi duyunca başını yerden kaldırdı.

"Su içecektim." Mutfağa dönüp bir bardağa su doldurdum. Yanına gidip eline verdiğimde bir yudum alıp tekrar bana uzattı.

"Titriyor musun sen?" bu kadar çok korkmuş olamaz herhalde.

"H-hayır."

"Yankı?" yanına oturdum. "Alt tarafı bir bardak. Kırılması önemli değil."

"O yüzden değil." sesi fazla kısıktı. "S-senden biraz korktum."  dediğinde içimde bir yerlerin sızladığını hissettim. 

Ben onu korkutmak istememiştim ki.



Karanlık • [b×b]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin