-9- Dalga

43.2K 3.7K 1.2K
                                    

Medya- Ayaz

Böyle bölüm adı mı olurmuş demeyin bulamayınca oluyo:(

İkimizde oldukça sessizdik. Yankı'nın söylediği son şeyden sonra diyecek bir şey bulamamıştım zaten. Çocuk öyle bir laf etmişti ki sonrasında kendi de utanıp kabuğuna çekilmişti. Başını cama yaslamış öylece duruyordu.

Evin önünde durduğumuzda arabadan inip Yankı'nın yanına geçtim.  Ellerimiz değince tutmadı, bastonuyla destek alarak indi arabadan. Hala utanıyordu anlaşılan. Kendisi bilirdi.

"Yürü." buraları ezberlemiş gibiydi. Hiç takılmadan geldi kapıya kadar. İçeri girerken eşiğe takılması harici tabii.

Ona bakmadan odama çıktım. Önce üstünü değiştirmesi gerekiyordu. Bir tişört daha alınca boşalan rafa gözlerimi devirdim. Çamaşırları yıkamadığım için doğru dürüst  giyecek bir şey kalmamıştı. Tekrar aşağı döndüğümde mutfakta buldum Yankı'yı. Kendisine su doldurmuş içiyordu.

"Yankı." bardağı bırakıp bana doğru döndü.

"Su içtim ama kırmadım bir şey."

"Gereksiz bilgi verme Yankı, görüyorum kırmadığını." bileğinden tutup dışarı çektim. Hiçbir şey söylemeden bekledi. "Tişörtünü çıkar."

"Neden ki?" 

"Hiç, vücudunu görmek istedim bi."

"Ne?" kaşlarını çatıp kollarını kendine sardı. 

"Tişörtünü değiştirmen lazım Yankı." dedim dişlerimin arasından. Üzerindekini çıkarıp uzatırken hala tedirgindi.

"Al." tişörtü eline tutuşturup kirli olanı aldım. Üzerini giydikten sonra parmaklarıyla saçlarını düzeltti.  Bir tutamı hala alnına dökülüyordu ve rahatsız olduğu için yüzünü buruşturmuştu. Refleks olarak elimi saçına daldırıp geriye doğru taradım. Yüzünde küçük bir gülümseme belirdi.

"Saatin kaç olduğunu söyler misin Ayaz abi?" duvardaki saate  baktım.

"Akşam beşe geliyor."

"Yaa." elini eşofmanın cebine atıp bir telefon çıkardı. Tuşlu, eski bir telefondu. Muhtemelen sadece aradıklarında ulaşmak için tutuşturulmuştu eline. "Teyzem arayacağını söylemişti." telefonu elinden alıp ekrana baktım. 

"Yok, teyzen aramamış."

"Annemle babam, onlar aramış mı?" dediğinde sertçe yutkundum. Hiç arama yoktu.

"Evet, birer kez aramışlar."

"O kadar az mı?" dudaklarını büzdü. "Belki mesaj bırakmışlardır."

"Onlar teyzenle haberleşiyordur Yankı, o yüzden az aramışlar." telefonu eline verdim. 

"Teşekkür ederim." telefonda beraber koltuğa giderken benim telefonum çalmaya başladı. Cebimden çıkarıp ekrana baktım, teyzesi arıyordu.

"İti an çomağı hazırla, Meral arıyor."

"Teyzeme öyle deme." dedi çocuk gibi. Bu haline sırıtıp telefonu açarken merdivenlere yürüdüm.

"Söyle Meral."

*Her şey yolunda mı Ayaz?*

"Evet, görüşürüz."

*Yahu bir dur, çocuğu soracağım herhalde!* sabır... *Yemeklerine çok dikkat et, midesi çok hassastır onun. Öğünlerini kaçırma. Her öğün yiyorsunuz değil mi?*  Belki bir, belki iki öğün...

"Aynen, her öğün veriyorum bir şeyler." 

*Harika, zaten üç haftacık kaldı. Sonra alacağım senden.*

"Yok canım alma kalsın bende ömür boyu." odadan içeri girerken gözlerimi devirdim.

*Sakın yalnız bırakma Ayaz, elinden geldiğince yanında ol. Kafasında her ne kuruyorsa yalnız kalınca çok korkuyor. Geceleri daha da tedirgin olur o, uyumadan önce mutlaka bir kontrol et.* Ulan Meral, bunları söylemek yeni mi geldi aklına.

"Tamam, hallediyorum. Erken dönebilirseniz dönüp alın Yankı'yı." telefonu kapatıp yatağa attım. Çok zahmetliydi işte. Hayatında sayılı insan olan birisiydim ben. Şu zamana kadar tek tabanca yaşamıştım. Bu günü atlatayım yeter mantığındaydım. Ama şimdi her şeyiyle ilgilenmem gereken biri vardı başımda. Çocuk olsa neyse de...kocaman adam olunca daha da zordu.

Uyku bastırdığı için yatağıma gözüm düşse de paşa paşa aşağı indim. Meral yalnız kalmaktan korktuğunu söylemişti. Nilay'ı arasam diye düşünsem de hemen attım bu düşünceyi. Bir de onu çekiyordum.

"Yankı, napıyorsun?" oturduğu koltuktan etrafına bakındı.

"Oturuyorum, sen napıyorsun?"

"Uykum  var oğlum ya." kendimi yanına atıp kafamı koltuğun başına yasladım.

"Neden uyumuyorsun?"

"Kaçıyor yatağa yatınca." gibi absürt bir şey söyledim. Neşeli kıkırtısı doldu kulaklarıma. "Şarkı söylüyor musun Yankı?"

"Bazen." dedi. "Yalnızken."

"Hiç birine söylemedin mi?"

"Anneme söylüyordum önceden." ne zaman aileden konu açılsa durgunlaşıyordu. "Ama artık söyleyemiyorum."

"Söylesene şimdi."

"Sana mı?" 

"Evet." kendimi koltukta kaydırıp dizine uzanınca kaskatı kesildi. "Ne geriliyorsun oğlum yatıyorum alt tarafı."

"Y-yatabilirsin Ayaz abi." 

"Hadi, söyle bir şeyler." 

"Utanıyorum." hafifçe güldüm.

"Hiç utanmazsın normalde ama."

"Ayaz abi, dalga geçiyorsun benimle." sesi ağlayacak gibi çıkınca gözlerimi açtım. Çenesi titremeye başlamıştı bile. İyi de dalga geçmiyordum ki.

"Noldu Yankı?"

"Dalga geçme benimle." sonlara doğru sesi iyice kısılırken dizinden kalktım. 

"Deli misin oğlum, ne dalga geçeceğim?"

"Bana şarkı açıp gider misin?" deyince kaşlarımı çattım.

"Gitmemi mi istiyorsun?" 

Başını olumlu anlamda sallayarak "Evet." dedi. "Gitmeni istiyorum."

"İyi." hırsla kalkıp kumandayı aldım. Rastgele bir şarkı kanalı açtıktan sonra telefonumu çıkardım cebimden. "Cihan, iş ayarla bana." dedikten sonra kapatıp kapıya yöneldiğimde Yankı etrafına bakınıyordu.

"Ayaz abi...gidiyor musun?"

"Git dedin ya Yankı, işe gidiyorum ben de."

"Doğru." diye mırıldandı. "Ben söyledim." hala lafını geri çekmiyor, gel demiyordu. İnsanların hepsi mi garip olurdu ulan. 

Kapıyı açıp öfkeyle dışarı attım kendimi. Davranışımı kontrol etmek, muhabbet kurmak istemiştim, onda da yanlış anlaşılıyordum. Ne bok yerse yesin, umrumda değildi artık.

Karanlık • [b×b]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin