-23- Kahvaltı

41.5K 3.4K 1.5K
                                    

Ocağın altını kapatıp omleti tabağa aldım. Bu tarz şeyleri fazla yapmadığım için tadından emin değildim ama tarif sitesi baya övmüştü. Lezzetli olduğunu düşünüyordum. En azından güzel kokuyordu.

Tabakları sofraya bırakıp  tezgaha döndüm. Doğradığım salatalıkları almış masaya  yerleştiriyordum ki gözünü ovuşturarak kapıya yaklaşan Yankı'yı fark ettim.

"Uyandın mı?" sabırsızca yanına ilerleyip tek kolumu beline sardım. Dudaklarımı boynuna bastırıp koklayarak öptüm.  Neredeyse bir saattir bu anı bekliyordum. 

Eğer biri bana bu çocuğa bağımlı olacaksın deseydi, güler geçerdim. Şimdiyse her fırsatta öpmek istiyordum bu bembeyaz boynu. Nasıl istemezdim ki, muhteşem bir vücudu, muhteşem bir yüzü vardı

"Günaydın." kolumu belinden ayırmadan sofraya yaklaştırdım. "Sen neden erken uyandın?" dedi merakla. Sabaha karşı gelmiştim, normalde saatlerce uyumam gerekirdi ama Işık arayıp uyandırmıştı.

"Misafirimiz var kahvaltıya."

"Nilay'la mı barıştın yoksa?" heyecanla gülümsedi. Merak ediyorum acaba benden uzaktayken adımı duyunca böyle tepkiler veriyor mudur...sanmam.

"Nilay değil, Nilay abla." 

"Abla diyemem, alıştım artık."

"Yankı, konu tartışmaya kapalı." yüzü asılsa da aşağı yukarı salladı başını.

"Misafir kim?"

"Işık." kaşları yavaş yavaş çatıldı, beklemiyor gibiydi.

"Neden geliyor?"

"Dışarıda görüşmemizi istemiyorsun, eve geliyor işte." belinden ayrılıp tezgahta duran kahvaltılıkları aldım. Tek tek masaya yerleştirirken Yankı düşünceliydi.

"Onun için mi hazırlık yapıyorsun?"

"O gelmese de hazırlayacaktım Yankı, biz acıkmıyor muyuz?" Cevap vermedi. Tezgahı tutup kalçasını yasladı. Işık'a neden ısınamadığını anlamlandıramıyordum ama bu huysuz halleri beni güldürüyordu.

Kısa  bir sessizlikten sonra  "Arayıp gelmemesini söylesen..."diye mırıldandı.

"Onu seveceğine eminim."

"Sen seviyor musun?" kesinlikle.

"Evet." lise anlarımız zihnimde canlanınca sırıttım. "Lise'de tek arkadaşımdı."

"Nilay'da vardı ama..."

"O çocukluk arkadaşım, o ayrı." bir de bu mesele vardı zaten.  Günlerdir aklımda dönüp duran bu rahatsız edici şeyden kaçıyordum. Ben konuşma yapmayı beceremezdim ki. Özür dilemek dünyanın en boktan işiydi.

"Sevmeyeceğim." dedi kaşlarını çatarak. "Kesin sevmeyeceğim."

"Önyargılı olma güzelim." elimdekileri sofraya bırakıp yanına yaklaştım. Kollarımı beline sarıp kucağıma aldığımda omuzlarıma tutundu. Tezgahın üstüne oturtup bacaklarının arasına girdim. Yankı ne yapacağını bilmez halde bekliyordu. Ben de ne yaptığımı bilmediğim için sorun yoktu.

Biraz daha yaklaşıp boynuna yasladım başımı. Burnuma dolan koku eşliğinde Küçük öpücükler kondururken boynuma sarıldı. Her insana büyük anlamlar yükleyen bi herif değildim ama Yankı'nın tüm hareketlerini ince ince düşünür olmuştum. Neden sarıldı, neden yaklaştı...ne boş bir adam olmuştum ben.

Ben bulunduğum yerde keyifliydim, Yankı'da rahatlamış olacak ki, kapı tıklamasını duyunca "Geldi." diye homurdandı. 

"Kapıyı açayım." boynumdaki kollarını sıkılaştırdı. "Yankı..." sesimi duymuyor gibi daha sıkı sarıldı boynuma. "Bırak da kapıyı açayım."

Karanlık • [b×b]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin