Bölüm 46

5.6K 398 86
                                    

Eda, Gürsel Balaban ve yönetim ile yaptıkları kısa toplantıda alttan alta verdiği gözdağından sonra hiç uyumadan şirketi ve işleyişi anlamaya çalışıyordu. 24 saat geçmişti, belki daha fazla. Odasındaki masada başlayan incelemeleri, koltukta, yerde, kanepede, sonra tekrar masada devam etmişti. Şimdi yine yerde bağdaş kurmuş sırtını koltuğa dayamıştı. Bu sürenin büyük bir bölümünde Derya da yanındaydı ama sonra Derya' yı zorla eve uyuması için göndermişti. Hırsı ve siniri onu bitap düşürürse Derya' nın dinç olmasına ihtiyacı vardı.

Okuduklarına yoğunlaşmak için sürekli kahve içiyordu. Zira aklı en kısa bir zafiyette bile Ateş' e kaymadan duramıyordu. Nasıldı acaba? Yüzü iyileşiyor muydu? Onu merak etmiş miydi? Gittiğini biliyor muydu?...

Her ne kadar bu sorularının cevabını öğrenmek için bir telefon görüşmesi yeterli olsa da, içinde dindiremediği öfke ve kaybolmuşluk, kişiliğine gurur yapmak pek uygun bir davranış olmasa da, onun bunu yapmasına engel oluyordu.

Madem Ateş' in hayatından çıkması talep edilmişti, bu talebi kendi suçluluk duygusu ile birleştirip talebe uyması şart olmuştu.

Kapı tıklandı. Kafasını kâğıtlardan kaldırıp baktığında babasının sekreterinin şaşkın yüzüyle karşılaştı. Odadaki tüm mobilyaları, dekorasyonu, elektroniği, babasının elinin değdiği her şeyi, tiksinti değil ama kelimeye dökmeye zorlandığı bir negatiflikle değiştirmişti. Bu kadın ise değiştirmek istemediği tek şeydi. Sakin, becerikli, görgülü ve bilgili bir kadındı. Değerli ve önemliydi. Yaptığı işi iyi yapan her insan gibi. Hatice hanımı kaybetmek istemediğini biliyordu Eda.

"Eda hanım müsait misiniz?" dedi Hatice Hanım.

Eda, kadının önünde birleştirdiği ellerine baktı. Parmaklarını birbirine geçirmişti. Tedirgin ve gergindi.

Gülümseyerek cevap verdi.

"Tabi Hatice Hanım. Bir sorun yoktur umarım." dedi.

"Şey... ben... Babanızla uzun yıllar çalıştım..." diye söze girince Eda içten içe isyan etti. Maşallah dediği üç gün yaşıyordu. Kadın resmen ayrılık konuşması yapacaktı Eda' ya. Neden insanlar onun yanında kalmak istemiyorlardı ki? Neden yani?

"Hatice Hanım, işten mi ayrılıyorsunuz?" diye yekten sorunca kadın telaşlandı.

"Eda Hanım beni çıkaracak mısınız?" dedi.

Eda, şaşırdı.

"Yoo, ben de siz çıkmak istiyorsunuz sandım." dedi.

Kadının yüzüne küçük bir rahatlama, minik de bir gülümseme oturdu.

"Eda Hanım, siz geldiğinizde her şeyi değiştirince, bir de "babama ait hiçbir şeyi istemiyorum burada artık." dediniz, ben de biraz üzerime alındım..."

Eda gülümsedi. Naiflik bu kadının üzerine çok güzel oturuyordu.

"Hatice Hanım, ben... Mobilya tarzından konuştum, kişiler dâhil değildi konuşmama." dedi.

Kadın, rahatladığını kocaman bir "ohh" ile gösterdi.

"Eda Hanım valla günlerdir ha konuştu benimle ha konuşacak diye uyuyamıyorum. Artık en son dedim çıkartacaksa da bileyim, gözümü kararttım konuşmak için." dedikten sonra ekledi.

"Üniversitede okuyan bir oğlum var benim. Tek başıma büyüttüm." diye ekledi.

"Hiç tahmin etmezdim yetişkin oğlunuz olduğunu, ne kadar gençsiniz."

Hatice Hanım, utangaç bir gülümsemeyle karşılık verdi.

"Eski eşimle üniversitede evlendik, gençlik işte. Şimdiki aklım olsa cesaret edemezdim." dedi.

Yangınım [TAMAMLANDI] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin