Bölüm 8

12.2K 561 174
                                    

Ateş, yemekleri koyduğu kapları dikkatlice alışveriş poşetlerinin içine yerleştirdi. Eda' nın evine gidene kadar akmasalar yeterdi. Poşetleri alıp çıkmak için hazırlanırken arkasından bir kadın sesi geldi. Çok iyi tanıdığı bir kadının sesi.

"Ateş?"

Ateş, eline aldığı poşetleri yere dikkatlice bırakıp arkasını döndü.

"Beril?...Hayırdır gece gece neden dışarıdasın? Bir ihtiyaç mı var?"

Beril, gülümseyerek baktı Ateş' e. Ateş, o gülümsemesini sonradan her düşündüğünde midesi bulanmıştı. Ama o an hiçbir şeyden haberi yoktu.

"Yooo, sana bakmaya geldim. Dükkânı kapattıktan sonra tekrar açınca şaşırdım." dedi Beril.

"Sorun yok Beril, unuttuğum bir şeyler vardı, onları almaya geldim, sen git eve hadi, merak ederler seni." dedi Ateş. O an daha önce fark etmediği bir şeyi fark etti, Beril' in elinde tuttuğu şarap şişesini. Bunu garipsese de üzerinde durmadı.

"Kimse bilmiyor çıktığımı evden, erken yatacağım dedim. Merak etmezler." diyerek içeri girdi. Göz ucuyla poşetlere baktığını fark etti Ateş ama ikisi de bu konuda bir şey söylemedi.

"Hem... Bence senin bana bir özür borcun var..." diye devam etti Beril konuşmasına.

Ateş şaşırdı.

"Ne özrü?"

"Nasıl ne özrü? Şaka mı yapıyorsun Ateş? Senin yüzünden kendimi öldürmeye çalıştım ben."

Ateş, gerçeğini bildiği bir şeyin yalanını duyduğunda her insanın yapabileceği bir tepki ile güldü. Başını önüne eğdi.

"Gülüyorsun! Kendimi öldürmeye çalışmam seni eğlendiriyor demek ki..." dedi Beril sinirle. Oysa Ateş' in gülme sebebini bilse kendinden utanırdı herhalde.

Ateş, bunu onun yüzüne vurmak ile bilmezlikten gelmek arasında mekik dokudu bir süre. Yüzüne vursa, büyük ihtimalle inkâr edecek ve olayı inatlaşmaya çevirecekti. Onun için sessiz kalmaya karar verdi. Kafasını yerden kaldırdı ve yüzündeki gülümsemenin yerini deli bir öfke aldı. Bastırmaya çalıştığı bir öfke... Dişlerini sıkarak konuştu.

"Neyse ki kısa sürede toparladın, değil mi Beril?" dedi.

Beril, Ateş' in cümlesinin altında yatan imaya omuz silkti.

"Evet, çok şükür çabuk toparladım." dedi ve elindeki şarap şişesini kasanın yanına koyup tabureleri aldı. İki tabureyi karşı karşıya koyup birine oturdu ve diğerine oturması için Ateş' e gözleriyle işaret verdi.

Ateş, bu karşısındaki Beril'le ilk kez tanışıyordu. Hal ve hareketleri hiç Ateş' in tanıdığı Beril değildi çünkü. Ateş, içinde harlanan öfkeyi bastırmaya çalışarak cevap verdi.

"Delirdin herhalde Beril? Kalk evine git, gece gece seninle burada oturacak değilim. İşlerim var, çık hadi." dedi.

Nedense, cümleyi kurarken bile Beril' in kendisini dinlemeyeceğini anlamıştı. Değişmişti Beril, ya da tam tersi değişmemişti ama gerçek yüzünü göstermeye karar vermişti kaybedecek bir şeyinin olmadığını gördüğünde. O hanım hanımcık, cici kız hallerinin altında yatan, sahtekâr, manipülatif kişiyi yeni görüyordu Ateş.

"Oturup benimle bu şarabı içeceksin ve ben sonra evime gideceğim. En azından bu kadarını yapabilirsin, değil mi?"

Ateş, telefonunun saatine baktı. Eda'nın kendisini beklediğini bildiğinden bir karar vermesi gerekiyordu. Beril' i gitmesi için ikna etmek, kardeşini ya da babasını arayarak gelip götürmelerini söylemek ve oturup onunla şarabı içip gitmesini sağlamak arasında en kolay görüneni seçti.

Yangınım [TAMAMLANDI] Where stories live. Discover now