Bölüm 7

12.9K 673 121
                                    

Ateş, Zeliha' nın kendisinden rica ettiği telefonu iki gün sonra ulaştırdı ona. İstediği gibi tuşlu, interneti olmayan, eski model bir telefon almıştı ve hattı da kendi adına çıkarmıştı. Zeliha' ya vermeye gittiğinde, Zeliha, onu arayacağını ve bazı şeyler anlatacağını söylemiş ama o arayana kadar bir daha eve uğramamasını rica etmişti. Ateş, sorgusuz kabul edecek kadar çok güveniyordu Zeliha' ya. Onu hiç tanımasa da çok iyi tanıyordu garip bir şekilde.

Zeliha' nın aramasını beklediği süreçte, mahallede fısıltılar adımlarını takip etmiş, Beril' in eve geldiğini annesini arayıp haber veren mahallenin kadınlarından öğrenmişti. Beril' in hastaneye kaldırıldığı akşamın ertesi günü doktordan bilgi almak için hastaneye uğramıştı. Doktorun söyledikleri kendisini şaşırtmış olmakla birlikte Beril' in hiç bilmediği bir yüzünü görmesini de sağlamıştı. Doktor, intihar nedeniyle baygın getirilen Beril' in midesi yıkandığında, intihar edecek kadar hap almadığını, midesinden sadece birkaç vitamin ve ağrı kesici çıktığını söylemişti. Bu da Beril' in sanıldığından tehlikeli bir manipülatör olduğunu gösteriyordu. Maalesef ki mahalledeki herkes, Ateş yüzünden Beril' in kendini öldürmek istediğine inanmıştı. Ayşe Hanımı arayıp, Ateş' i Beril' le evlenmeye ikna etmezse vebal altına gireceğini söyleyen kadınlar bile olmuştu. Neyse ki, Ayşe Hanım bunlara pabuç bırakacak bir kadın değildi.

Ateş, kahveye "Selamünaleyküm" diyerek girdi. Başlar çevrildi, selama karşılık verildi. Nazım, çay ocağının başında gülerek iki bardak doldurup masaya, Ateş' in yanına geldi.

"Naber paşa çocuğu? Valla mahallenin magazin basınının gündemindesin yine." dedi.

"Nazım, Allah aşkına sen bari yapma kardeşim?" diyerek başını ovuşturdu Ateş.

Mahalleden babalarının arkadaşı Lütfü amca, herkesin duyabileceği şekilde seslendi Ateş' e.

"Ateş oğlan, iyi misin?"

"Şükür Lütfü amca, şükür..." dedi Ateş.

"Sen, kimseye aldırma Ateş oğlan, gönlün kimi isterse onu al. Hayat sevdiğinle güzel geçer, sevmediğinle işkence." dedi Lütfü amca.

Ateş, minnetle başını salladı Lütfü amcaya. "Eyvallah Lütfü amca." dedi.

Bir süre Nazım' la konuşmaya devam ettiler. Bu süreçte Ateş, Nazım' ın yüzüne ne zamandır dikkatli bakmadığını düşündü. Zira Nazım' ın yüzüne yorgun bir ifade çöreklenmişti.

"Nazım, senin bir sıkıntın mı var?" diye sordu Ateş yekten.

Nazım şaşırdı. Sandalyesinde biraz toparlanırken yüzüne alaycı bir gülümseme yerleştirmeye çalışarak konuştu.

"Ne alakası var paşam? O nereden çıktı?"

Ateş, bu gülümsemeyi biliyordu. Nazım' ın her mimiğini bildiği gibi bunu da biliyordu.

"Ne saklıyorsun lan sen benden?" dedi şüpheci sesiyle.

Nazım, iyice huysuzlandı. "Ne diyorsun oğlum sen, ne sakladım ben senden bu güne kadar?"

"Valla bu güne kadar saklamadın ama bugün saklıyorsun, her halinden belli." dedi Ateş.

Nazım alayla güldü. "Saçmalama oğlum yaa..." dedi, sonra Ateş' i ikna etmek için konuştu.

"Emine ile kavga ettik akşam uyuyamadım..." dedi.

Ateş, Nazım'dan ilk kez Emine ile kavga ettiğini duyuyordu. Emine fazlasıyla sessiz bir kızcağızdı. Maalesef babası fazlasıyla sofu olduğundan, çok baskı ile büyümüş, yaşıtları dışarılarda gezip eğlenirken, evden çıkmasına izin verilmemiş ve zamanla sesini kaybetmiş, belki de o sesi hiç kazanamamış bir kadındı. Nazım ile kavga edebileceğini Ateş hiç düşünmemişti.

Yangınım [TAMAMLANDI] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin