Bölüm 14

9.7K 496 55
                                    

Ateş, heyecanlı değildi. Nazım ile böyle gergin ortam ve durumlarda çok bulunmuşlardı ve her seferinde bir şekilde kurtulmayı başarmışlardı. Onu tedirgin eden tek şey, Eda' nın dahliydi. Eda olmasa burayı yakıp yıkabilir, kendi de yıkıntıların altında kalabilirdi ama Eda' yı kurtarma isteği temkinli olmasını sağlayacaktı.

Kapıdan içeri adımını attığında gösterişli bir hole girmişti. Üstünde, daha önce sadece filmlerde gördüğü, gösterişinin nedenini bir türlü anlayamadığı, büyük bir avize sarkıyordu. Bir yaz dizisindeki holding sahibi başrolün evinde olabilir miydi? Bu düşünce onu bir saniyeliğine güldürdü.

Sol tarafında yukarıya uzanan merdivene baktı. Az önceki tebessümünden eser kalmamıştı, burayı biliyordu, burayı tanıyordu, buranın fotoğrafını görmüştü ve eğer Eda, çıkarımlarında yanılmıyorsa ki Ateş yanılmadığına emindi, burası Eda' nın annesinin öldürüldüğü yerdi.

Ateş, gözleri ile merdivenleri takip etti ve merdivenin en üstündeki yuvarlak topuzu gördü. Bu topuzun, Zeynep Hanım' ın bedeninde bıraktığı iz gözlerinin önüne gelince tüm bedeninden bir ürperti geçti, sanki kadının ruhu etrafında dolaşıyordu.

Sedat' ın garipseyen bakışları arasında, etrafı incelemeyi bırakıp ilerledi. Holü geçince büyük bir oturma alanına ulaşılıyordu. Bu oturma alanına iki basamak ile iniliyordu. Basamakları inerken, oturma alanının sol tarafında, bahçeye bakan büyük bir koltukta oturmakta olan Adil Güröz' ü gördü. Sırtı hafifçe onlara dönüktü ama geldiklerini biliyordu. Her şey fazlasıyla sahnelenmiş görünüyordu. Sahi, Ateş gerçekten bir yaz dizisinde olabilir miydi? Sanırım öyle olsa, sakar bir kadına aşık olması ve saçma sapan şeyleri dert ederek kırk bölüm kavuşamamaları gerekirdi, ama bu durum ne kadar yapay görünürse görünsün, bir yaz dizisi olamayacak kadar çok kan ve şiddet içeriyordu.

Ateş, geldiğini bildiği halde hala yokmuş gibi davranan adama varlığını hissettirmek için bir sonraki adımını yere hiddetle geçirdi ve konuştu.

"Eda' yı almaya geldim."

Adam, yerinden kalkarken, gücün sahibi olduğunu düşünen, kendini dünyanın en önemli insanı sanan ve çevresinden de bu yönde pohpohlanan her insanın yüzüne standart olarak kondurduğu sevimsiz sırıtması ile, ki bu sırıtma genellikle karşısındaki insanın özgüvenini yok etmeye yarar, ayağa kalktı.

"Demek telefonda bana kafa tutan delikanlı sensin." dedi.

Ateş, çenesini biraz daha yukarı kaldırarak, yapmaya çalıştığı şeyi yapamadığını, kendisini aşağılanmış hissetmesini sağlayamadığını göstermek istedi Adil Güröz' e. Sıradaki sözlerinin altındaki anlam, "seninle işim yok, kendi işine bak"tı.

"Eda' yı alıp gideceğim, sizinle sohbet etmeye gelmedim." dedi.

Adil Güröz' ün yüzündeki sinirli seğirme, kendisini ve gücünü kale almayan genç adamı keyiflendirmişti.

"Kızım kendi evinde, delikanlı. Kimi, nereden alıyorsun sen?" dedi dişlerini sıkarak.

Ateş, bu aşamada, söylediği her şeye çok dikkat etmeliydi. Bildikleri ve bilmedikleri konusunda belirsiz çizgiler vermek, Eda' nın zarara uğramasını engelleyecek gibi göründüğünden, neyi, ne kadar bildiğini çok açık etmeden konuşmalıydı.

"Eda' nın olmak istediği ortam burası olsaydı zaten buradan hiç ayrılmazdı Adil Bey." dedi sakince.

Adil Güröz, eğilip sehpadaki dosyayı alırken onu dikkatle izledi. Adil Bey de gözlerini Ateş' ten hiç çekmedi. Dosyanın kapağını açtı. Bir süre inceledikten sonra konuşmaya başladı.

Yangınım [TAMAMLANDI] Onde histórias criam vida. Descubra agora