Bölüm 50

6K 368 63
                                    

Ateş, mahalleye gidene kadar kafasında binbir türlü senaryo kurdu. Hepsi de birbirinden kötü, birbirinden korkunç senaryolardı. Bu senaryoları üretmesinin iyi yanı, aylardır içten içe tutunduğu siniri, öfkesi, tüm bu kaygıyla birlikte yüreğinden, zihninden kayıp gitmişti. Şimdi sadece kardeşine bir şey olmamasını umuyor ve içten içe dua ediyordu.

Kahveye girdiğinde endişeli yüzü ilk olarak Nazım' ın gülen gözleri ile buluşunca kendi kendine fazla kurduğunu, evham yaptığını anladı ama bu onun telaşla gidip sırtı dönük kardeşinin koluna yapışmasına engel olmadı.

Barış, yarım kalan cümlesini kimin kestiğine bakmak için döndüğünde Ateş' i görmesi ile koluna yapışan el tarafından hızla ayağa kaldırılması bir oldu. Kavga istiyorsa kavga edeceklerdi. Yeterdi aylardır birbirlerini görmezden geldikleri.

Ateş' in yönlendirmesi ile ayağa kalkan Barış, öfke ile ağzını açmıştı ki, Ateş' in kendisine sarılması ile öfkesi kursağına bir demir yumruk gibi oturdu ve kısa bir an nefessiz kalmasına neden oldu.

"Ne yaptın lan gerizekalı?!" dedi Ateş.

Sesindeki endişeden soru sormadığı anlaşılıyordu.

"Ben..." dedi sadece Barış. Yüzünde karşı koyamadığı bir gülümseme oluştu. Aylardır kendi kendini doldurmuş, ağabeyinin gözünde değersiz olduğunu söyleye söyleye kendini ikna etmişti. Ama şimdi kendi kendine yaptığı zulüm, bir sarılma ile yerle bir olmuştu. Şu an, tam şu an bu durumu neden bu hale getirdiğini anladı. Melis yüzündendi. Melis' le bir gelecek hayal etmişti ve Melis' in de aynı hayali paylaştığını düşünmüştü. Oysa Melis bir kalemde kendisini bırakınca o kadar kötü hissetmiş ve bunu kabullenememişti ki, bunu önce Eda' dan, sonra Ateş' ten ve tabi ki en çok da kendinden çıkartmaya çalışmıştı. Aslında bu olayların altında Melis' e duyduğu hayalkırıklığı ve Melis için yeterince mücadele etmediği için kendine duyduğu öfke vardı.

Bir anda uyandığı gerçekler o kadar büyük bir yük getirmişti ki ruhuna, ve aynı zamanda o kadar büyük bir rahatlama, "ben..." dedikten sonra deli gibi ağlamaya başladı. Melis' i kaybetmesine ağladı, onun her zaman kahramanı olmuş ağabeyini kurtaramamasına ağladı, herkesten korumak istediği Eda' sını kendisinden koruyamadığına ağladı. O ağlarken tüm kahve sustu. İki ağabeyi onu ruhlarıyla sarmalayıp kendisinde açtığı yaraları teker teker iyileştirirken tüm mahalle sustu. İsviçre çakısının bakıma ihtiyacı vardı.

🌱🌱🌱

Eda, telefonun sesi ile daldığı bilgisayardan kafasını kaldırıp ahizeyi kaldırdı. Hatice Hanım' ın nazik sesi bir misafiri olduğunu söylüyordu.

Ateş evden gidince, Barış' la neler olduğunu merak ettiğinden uykusu kaçmıştı ve biraz debelenip tekrar uyumaya çalıştıktan sonra, uyuyamayacağını kabullenip, bari bir işe yarayayım diyerek şirkete gelmişti.

"Kim?" diye sordu Hatice Hanıma.

"Melis Deveci, efendim." dedi Hatice Hanım. Eda' nın yüzünde bir gülümseme oluştu.

"Gönder bakalım." derken çoktan yerinden kalkmış kapıya yönelmişti.

Melis, kapıyı gülen yüzüyle açıp karşısında aynı gülen yüzle Eda' yı bulunca onu ne kadar özlediğini bir kez daha anladı. İkisi de son zamanlarda yoğun çalıştıklarından neredeyse iki haftadır yüz yüze görüşememişlerdi.

"Canımm.." diyerek sarıldı Eda Melis'e. Babasıyla yaşadığı ve şimdi bir hayal kadar uzak ve silik gelen sürecin kendisine kazandırdığı bu güzel dostu özlemle kucakladı Eda.

Melis, Eda' nın içten sarılmasına kendince cevap verirken "Seni rüyamda gördüm, iyi misin?" dedi ayrılarak.

Eda gülümsedi.

Yangınım [TAMAMLANDI] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin