Bölüm 21

7.8K 455 44
                                    

Eda, gözlerini açmak için mücadele verirken, içinden kendine kızıyordu.

"Ahh Eda ahh, ne var o kadar heyecan yapacak? Uyuyamadın tabi bütün gece, şimdi de Ateş seni almaya geldi uyanamıyorsun, ahh Eda ahh, aç gözlerini..."

"Aç gözlerini... Evet, işte böyle, hadi yapabilirsin, aç gözlerini..."

Eda, gözlerini açmak için kendine verdiği telkinlerin, aslında bir başkası tarafından verildiğini, odaklanıp, iç sesi bir erkek sesine eşitlendiğinde anladı ancak. Telaş içindeydi şimdi. Ama erkek sesi yumuşak telkinlerini hiç değiştirmemişti.

"Hadi, başarabilirsin... aç gözlerini...."

Eda, aniden gözlerini kocaman açınca, üzerine eğilmiş erkek aniden geri çekildi.

"Allah... Aklımı çıkardın, tövbe estağfurullah..." diyerek başparmağı ile damağını çekti.

Eda, adamın korkusuna aldırmadı çünkü kendisi ondan daha fazla korkuyordu. Etrafına bakınmak için kafasını çevirmedi, sadece gözlerini yuvalarında döndürdü.

Korkusunu yenmiş adam, Eda' nın etrafı incelediğini görünce, konuştu.

"Burası tanıdığın bir yer değil... Nerede olduğunu çıkaramazsın..." dedi ve gülerek tekrar üzerine eğildi.

"Neyse ki tipin düzelmeye başladı..." deyince adam, Eda, ne demek istediğini anlamasa da ellerini kaldırıp yüzüne götürme gereği duydu. Yüzündeki kabuk bağlamaya başlamış kesikleri elleri seçebiliyordu, dahası elleri de kesik içindeydi. Korkusu adamın gülen yüzüne rağmen artmaya devam ediyordu. Neredeyse ağlayacaktı.

"N-neredeyim ben? Siz kimsiniz?" diye sordu. Cevap alabileceğini düşünmemişti ama adam cevap verdi.

"Şu an... Tam olarak şehir ismi veremem ama çok güzel bir deniz köyündeyiz." derken kolundaki serum iğnesini çıkarttı.

"Şunu alayım..." ve devam etti konuşmaya.

"Aslında buraya bahar İstanbul' dan önce gelir ama bu sene pek de öyle olmadı, İstanbul, buradan sıcaktı gelirken..." dedi.

Eda, adamın ne demek istediğini hiç anlamıyordu. Sabretmeye zorladı kendini. Zıvanadan çıkıp düşman edinmek, şu belirsizlikte isteyeceği son şeydi. Adam camın kenarına gitti ve dışarı baktı.

"Biraz rüzgâr var ama günlerdir yatıyorsun, seni biraz yürüyüşe çıkarabilirim." dedi. Eda' nın yanına gelmek için birkaç adım attı. Eda bu hamlelerden korkup, kaçabileceği bir yeri varmış gibi yerinde sinince olduğu yerde kaldı.

"Sana zarar vermem. Benden korkma..." dedi.

Eda, az önce sorduğu ama cevap alamadığı soruyu şimdi tekrarladı.

"Siz kimsiniz?"

"Ahh, evet, onu cevaplamadım değil mi?" diyerek elini uzattı. "Ben Dr. Alper Beyoğlu."

Eda, adamın kendisine uzattığı eline baktı, sıkmamak için bir nedeni yoktu. Elini uzatıp sıktı ve bir soru daha sordu, hazır cevap alıyorken.

"Bana ne oldu?"

Alper, önce tereddütle baksa da Eda' ya, sonra hatırlamadığına kanaat getirdi ve cevap verdi.

"Hafızan zamanla yerine gelir, merak etme... Ben... Sana bu konuda tam cevap veremem çünkü ne olduğunu ben de bilmiyorum ama trafik kazası gibi görünüyorsun." dediği anda gözünün önüne, silinen her şey, bir anda yığıldı.

Yatmakta olduğu yatakta, acı çekme ihtimalini göze alarak doğruldu.

"Yanımdaki insanlar nerede? Burası hastane mi? Neden İstanbul'dan uzaktayım? Siz nasıl geldiniz buraya?" diyerek yerinden kalktı. Ani kalkış sonucu başı dönünce gözlerini kapatıp, kendini olduğu ana sabitlemeye çalıştı. Kolundan yakalayan bir el onu sıkıca tutarak yardımcı oldu.

Yangınım [TAMAMLANDI] Where stories live. Discover now