Bölüm 18

9.6K 455 96
                                    

Eda ve Melis baş başa oturup uzun uzadıya konuşurken Ateş onları yalnız bırakmanın iyi olacağını düşündü. Melis ilk izlenim olarak, Nazım' ın da söylediği gibi tuhaf bir kıza benziyordu ama hiçbir normal avukat da böylesine riskli ve çok yönlü bir davada onların bulunduğu tarafta olmayı istemezdi büyük ihtimal. Onun için de hepsi Melis' i hemen kabul etti. En çok da Barış kabul etmiş gibi görünüyordu. Ateş, kızlardan izin isteyip odadan çıkarken, hala etrafta amaçsızca bulunan Barış' ı da yanında götürmeye yeltenmişti ama Barış kalmak için bahaneler sunuyordu.

"Oğlum, delirtme beni! Bırak yalnız konuşsun kızlar, ne işin var senin burada?!"

"Abim, belki bir ihtiyaçları olur, yardım ederim." diye ısrar ediyordu Barış.

"Barış! Yürü dedim!" diyerek kolundan çekip çıkardı Ateş.

Kapıyı kapattıktan sonra, "kasaya geç!" diye talimat verip, Nazım' ın yanına gitmek üzere marketten çıktı. Ateş' in kahveye gitme nedeni aslında Nazım' ı görmek değildi. Daha çok havayı koklamaya gidiyordu. Beril' in, ona Ateş tarafından şart koşulan şeyleri yerine getirmeye başlayıp başlamadığını tartmanın yolu kahveydi. Eğer Beril, ailesine açıklama yaptıysa, şimdiye kadar annesi, arkadaşı sandığı kadınlara dert yanar, onlar da yemez içmez kocalarına dedikoduyu vermek için ararlardı. Eğer Ateş' in düşündüğü gibi gidiyorsa, mahallenin yarısı en azından haberdar olmalıydı nişanın sona erdiğinden.

"Selamünaleyküm ahali!" diye girdi kahveden.

Önce başlar döndü kendisine, sonra "Aleykümselâm" lar yükseldi.

Nazım, ocak başındaydı. Ateş' i görünce önce kocaman güldü, sonra iki çay doldurup her zamanki masalarına bıraktı. Ateş gelip oturduğunda ilk sorduğu, Beril olayıydı.

"Soran oldu mu, Beril'le durumları sana?"

"Yok, kimsenin haberi yok gibi paşam, emin misin bu kızın bunu yapacağına?"

"Yapacak Nazım, sadece yenilgiyi kabullenmesi lazım, biraz daha süre vereceğim, akşam yazarım. Elimde ses kaydı olduğunu biliyor."

"Paşam, ben Beril' den her türlü hinliği beklerim. Sen şu ses kaydını bana da at da, ne olur ne olmaz, yedeği olsun." dedi Nazım.

Ateş, ona hak verdi ve telefonunu çıkartıp ses kaydını Nazım' a gönderdi. Bunca yaptıklarından sonra Beril' in, Ateş' in telefonundan ses kaydını silmeye çalışması şaşırtıcı olmazdı.

"Aaa, Melis geldi mi?" diye sordu Nazım.

"Geldi. Eda'yla yalnız konuşsunlar diye çıktım yanlarından. İnşallah bu işin altından kalkabiliriz kardeşim, elimize, yüzümüze bulaştırırız diye çok korkuyorum."

Nazım güldü.

"Aşktandır o..." dedi.

Ateş kaşlarını çattı.

"Sen yapma bari Nazım..." dedi.

Nazım itiraz etti.

"Neden Paşam? Görünen köy kılavuz istemez, sen âşıksın, o âşık..."

"Onun âşık olduğunu nereden çıkardın, kardeşim?"

"Yapma Ateş! Sen bunları görmeyecek kadar toy değilsin, yeme beni!" dedi gülerek.

Ateş, başını önüne eğdi.

"Öyle bile olsa..." demekle yetindi.

"Öyle bile olsa ne?" diye sordu Nazım.

Ateş, Eda' nın Zeliha değil de Eda olduğunu öğrendiğinde çok üzülmüştü. Çünkü Eda, Eda değil de Zeliha olsaydı, bir şansı olduğunu düşünebilirdi. Ama Eda, Zeliha değildi, Eda' ydı, hatta Eda Güröz' dü. Birbirlerine karşı hissettikleri hiçbir duygu, Eda'nın soyadının önüne geçemezdi. En azından Ateş böyle hissediyordu. Onun için de deli gibi korkuyordu Eda' ya hislerinden ve tabi Eda'nın hislerinden.

Yangınım [TAMAMLANDI] Where stories live. Discover now